|
Post by CursedFeanor on Jan 31, 2011 2:49:44 GMT 3
Noldo Rüyaları Gözyaşları tekrar hareketlendi, Feanor'un soğuk vücudu hikayesinin anlatılmasıyla tekrar kor gibi yanmaya başladı. Evet gözyaşı yeniden hareketlendi. Elf başını çevirdiğinde hemen yanındaki aynayı fark etti. Aynaya bakarak; parmaklarını, yanaklarına, düşen damlacığa değdirdi. Kaç yıldır çok şeyler biriktirmişti o damla. Öylesine ağır akan damlanın yolunu kesmişti, o kadar ağır geldi ki o damla; işte Noldo rüyalarına dönmeliydi... Dostlarına binlerce teşekkür gönderdi, dillendirdi gökyüzüne; yıldızlarla, güneşle, ayla bildiği her şeyle onlara bildirdi. Üçüncü yaşamını yaşayan Noldo'nun dilinden düşmedi dost kelimesi. "Şimdi sırada rüyalar var" diyerek uzun uykusuna daldı Cursed....
|
|
|
Post by CursedFeanor on Jan 31, 2011 3:16:35 GMT 3
"Hızlı koşmalısın"
Gece, yağmur... Ortada olan hayatın, tek başınasın elinde yayın bekliyorsun. Gürültü giderek artıyor... Kadim bir bela sana doğru can alarak ilerliyor. "Hızlı koşmalısın". Evet yalnızsın okları göndermeye başlıyorsun. Korkunç sözcükler... korkunç yüzler... elinden geleni yapıp kılıcınla karşılıyorsun. Çekiliyorlar... "Niye?"... Ardına bakıyorsun; yaklaşanlar binlerce meşale.
Onlar sana ulaşamadan sayfayı çeviriyorsun; "Artık bunları konuşmak istemiyorum" şimdi rüyamı seçmeliyim...
|
|
|
Post by CursedFeanor on Jan 31, 2011 3:35:29 GMT 3
Bilinen rüya
İki ağacın birbirine karışan renklerini görebiliyordu tekrar. Uzun gecelerin Orta Dünya'sından uzakta tekrar Valinor'da olmalıydı. İnanamadı "Ağaçları görmel..." "...Hayır, babamı görmeliyim." "Kaybettiğimi görmeliyim"... "Finwe, yüce Noldo... Orada mısın kral"... Bir Noldo rüyasında...
Tam ilk adımını atacak oldu ki her yer sarı, turuncu, kırmızı yapraklarla doldu, gökyüzündeki iki ağacın ışığı soldu. Finwe gelmeyecekti. Sadece ardından ağlayan var mı diye dinledi. Tüm Noldor bu rüyayı bir kez görmüş olmalıydı ki dökülen yapraklar hep birer damla gözyaşı ile yere ulaşıyordu. Finwe için ağladılar o büyük bir kraldı ve zaten bilinen rüyayı seçmişti işte yine, Feanor'un yaprağı da toprağa ulaştı sevgi ile...
|
|
|
Post by CursedFeanor on Feb 1, 2011 2:52:55 GMT 3
Aklını koruyan
"Sen en muhteşem savaşçısın. Sen aklını koruyansın." "Ben aklımı koruyamadım ama..." "Şşş o önceki yaşamdaydı" "Ben yine de ben miyim?, Beni tanıyabiliyor musun?" "Sen benim Feanor'umsun lanetli olmayan, bedeli önceden ödendi..."
Sevgi öpücükleri...
"...Önümüz kış olmalı..." "Biliyorum, güçlüsün. Aklını işledin sevgi ipliği ile." "Aklımı koruyan sevgi olmalı." "Hep seninleydik..."
Sevgi öpücükleri...
"...Yalnız kalmalısın şimdi." "Neden?" "Kendinde kendine sevgi var mı anlamalısın." "Ya aklımı koruyamazsam... Neredesin?"
Sevgi öpücükleri... sona erdi.
Ve yapraklar her yeri kaplar, etrafında dönüp onu saran yapraklar duvarlardır; kimsenin sesinin ulaşamayacağı kimsenin içinden geçip ona ulaşamayacağı sarı, turuncu, kırmızı duvarlardır. Aklını korumak mümkün müydü? Görecekti...
|
|
|
Post by CursedFeanor on Feb 6, 2011 1:22:16 GMT 3
Önce duvarlara dokunmalı mıydı karar verdi... Belki bir yaprak gibi yok olacak ve duvardaki renklere katılacaktı. Dokundu... Sanki yüzyıllardır aradıklarından birine kavuşmuştu: Hüzünlüydü duvar, ona bir rüyada olduğunu söyledi. Ve... "Sen aklını kaybettiğini düşünen ilk kişi değilsin..." Feanor, ellerinden kollarına doğru yayılan kırmızı, turuncu, sarı renkte, sarmaşık filizine benzeyen figürlere bakıyordu şimdi. Tüm vücudunu sardılar. Konuşmaya devam etti duvar: "...ve doğrusu seni koruyacak kimse yoktu. İşte seni sarıp sarmalayan renkler yoktu. Belki sonsuza kadar saklanabileceğin bir sığınak arıyordun... Evet, sen aklını kaybettiğini düşünen ilk kişi değilsin" Renkler çekildi, duvarlar dört bir yana uzaklaştı ve yukarıdan gelen ayın yumuşak ışığıydı şimdi. Feanor kendini korumasız hissediyordu şimdi. Şöyle bir etrafına bakacak oldu: Ooo yüce Noldor nerelerdesin? Tek bir ses yok. Bir tek evet bir tek aklında eski bir şarkı. Mırıldandı. Ve birden boşlukta bir mandolin... "Muile orada mısın?" ses yok... telleri kıpırdandı müzik aletinin, evet mırıldandığı şarkıyı çalmaya başladı. Şarkıda tek kelime yoktu, bir elf kızının güzel katkısı ile... ay ışığının geldiği gökyüzüne baktı, ay yerine güneşi gördü... gözlerini kapatıp olması gerekeni tekrar görmek için baktı; ay oradaydı, gülümsedi......... www.dailymotion.com/video/x6szha_hope-heroes-of-might-and-magic-iv_videogames
|
|
|
Post by CursedFeanor on Feb 6, 2011 21:21:34 GMT 3
Ve evet yalnızdı işte, söylenmişti kendi kendine sevgi var mıydı içinde? Öylece duraksadı, güzel bir şeyler düşünmek istedi; belki ay ile konuşabilirdi. Ay oralı değildi, sadece ışığını gönderiyordu. Yine de teşekkür etti elf.
Düşmanın adını ağzına almadı. Biliyordu, biliyordu: Ateşte defalarca görmüştü. Sonsuz savaşlar ve acı. Belki, bir sevgi eli dokunsa belki biraz olsun o elleri hissedebilse: Hep uzaktan hep hayali olmasa. Biri "Biliyorum CursedFeanor sana gerçekte olduğun kişi olarak sevgi duyuyorum" dese o anda Mandos'un Salonlarına mutlulukla giderdi.
Kendine sevgisi vardı şimdi daha iyi anlıyordu; acılar içinde kalmak ve sonsuza kadar yok olmak yerine ikinci hayatını yaşamıştı: Sınır muhafızları... Dost yemekleri, orman sohbetleri, Nargothrond, Yeşil Orman, Kuyutorman ve onlarca dost... Hiç nefret içinde yaşayan birinin böyle güzellikleri yaşaması mümkün müydü?
Evet hastalık uzaklardaydı, lanet son bulmuştu... Yıllardır dostlarının duymak istediğini söyledi: "Ben Feanor"
|
|
|
Post by CursedFeanor on Feb 6, 2011 22:28:22 GMT 3
Şimdi yüksek bir yerde. yine gece, yine ay ışığı var. "Feanor...Feanor... Feanor, Feanor, Feanor" Gözleriyle arar, cevap verir: "Evet... Evet... Evet, evet, evet". Ses denizden geliyor olmalı. Böylesine uzaktan geldiğine göre. Bulunduğu yere göz atar; bir balkondadır. Tepeden bakmaktadır yüzlerce metre yükseklikten; deniz aşağılardadır, ses tekrar duyulur. "Feanor...Feanor...Feanor, Feanor, Feanor" bu kez gözlerini denize dikmiştir Noldo. Tam cevap verecekken nefesini tutar... Ve tam önünde denizin ulaşmasının mümkün olmadığı yerde tam gözlerinin önünde, daha önce hiç görmediği kadar canlı bir yunus taklalar atmaktadır. Deniz tam balkonun seviyesine gelmiştir bile. Ay ışığı yansır. Yunus gülerek seslenmektedir... "Feanor...Feanor... Feanor, Feanor, Feanor"
|
|
|
Post by CursedFeanor on Feb 7, 2011 20:49:11 GMT 3
Teleri ve Noldor Birbirlerine gülümsediler. Yunus balığı ufka doğru uzaklaşırken, ay ışığından parlak kendine doğru yaklaşan bir ışığa gözü takıldı. Düşmanın yüreğine çöktüğü günden beri bu kadar huzurlu olmadığını düşünüyor, tüm benliğinde sevgiyi hissediyor, bunun sonu olup olmadığını bilemiyordu. O Ateşin Ruhu'ydu boyun eğmemişti; sadece alevler şimdi daha bir parlaktı, zehirden uzak sevgi rüzgarı ile bir başka güzel görünüyor, bir başka tatlı sonsuzluk gibi parıldıyordu. İşte bu ateş bir deniz feneri gibi yolcular getirecekti. Uzaktaki beyaz ışık, Feanor'dan yayılan sarı, turuncu, kırmızı ışığa doğru yaklaşmakta adeta denizde dans etmekteydi. Işıkların yaptığı yakamozlar zaman zaman buluşmakta tarifi mümkün olmayan yeni renkler ortaya çıkmaktaydı. Peki, ayı kıskandıracak o beyaz ışık Ateşin Ruhu'na ulaşabilecek miydi? Tüm evren yok olmadan birbirlerine bir kez olsun bakabilecekler miydi? Feanor sabırla bekledi... Ve evet gelen bir Teleri filosuydu. Bembeyazdı her şey... Deniz, toprak, hava... Feanor'un renklerine karıştılar. Sadece sevgi sözcükleri duyuldu. Sadece sevgi ile selamladılar birbirlerini. Her biri, tüm Teleri... ve evet tüm Noldor.
|
|
|
Post by CursedFeanor on Feb 26, 2011 23:47:56 GMT 3
Diğer Balkon
Mutluluk dolu dakikalardan sonra gemiler ayrıldı, Noldor bir süre ardlarından el salladı ve sonra onlar da Orta Dünya topraklarına dağıldı. Yine aynı balkondan bakarken deniz alçaldı... Feanor nerenin balkonunda olduğunu anlamak için sırtını döndü denize. Gördüğü tek şey başka bir balkondu.
Soğuk, insanı donduracak gibi soğuk bir ışık ile aydınlanmıştı. Oraya ulaşmak için karanlıklar arasından ilerlemek gerekiyordu. Elf bu sefer bir tedirginlikle karanlığa adımlarını attı. Şimdi renkler yoktu, şimdi rüzgar yoktu. Binlerce yılın ağırlığından sıyrılıp adımlarını sürdürebilecek miydi? Karanlıkta vücuduna bir şeylerin değdiğini hissetti. Konuştular sonra:
"Bizi unuttun mu? Bizleri." "Kimsiniz?" "Hep senin olan, hep senin..." "Hep benim..." "Hep"
Sonunda balkonun kapısına ulaştı elf. Karanlıktaki vücudunu bu soğuk balkona taşıdı. O yoğun karanlıktan sonra belki de diğer balkon bir kaçıştı. O, diğer balkondu. Çok fazla şey beklenmemesi gereken balkondu. Soğuk ve yalnız bir balkondu. Yine de birşeyler bekledi ondan, yine de adımını attı diğer balkona.
|
|
|
Post by CursedFeanor on Feb 27, 2011 21:29:05 GMT 3
İlk anda soğuktan etkilenmedi, daha çok karanlıkta attığı adımlardan kaynaklanan bir titreme nöbetine tutulmuş gibiydi. Tüm gücünü toplayıp bunu durdurdu. Dişlerini sıkmış ardına bakmaya karar vermişti... Karanlık yok olmuştu. Olmayan hiç olmamış gibi kaybolmuştu. Harika bir şekilde ışıklandırılmış sarının hakim olduğu ve elflerin eğlendiği, o zevkli salonu gördü. "Demek hepsi bu" diyerek içeri girecekti ki, duraksadı. Bulunduğu yeri kısacık zaman içinde terk etmek istemiyor gibiydi. O soğuk, yalnız balkonda onu çeken bir şeyler vardı. Balkonda duran tek kişilik koltuğa ve sehpaya gözü takıldı. "Yıllar sonra böyle mi bitecek?" Huzurlu ama soğuk: Ve yalnız. Ne olduysa oldu, beklediği yanıt gelmese de biri konuştu. "Feanor, gençliğin Feanor: Başardın, değerlisin... Değerlisin." Gözlerinde donan yaşlanma ile dinledi bunları elf. Gördüğü bir çift ona doğru açılmış kol ve sevgi. Kollarını açtı. Ve o anda balkona birisi girdi. Gelen bir elf ladysi, eskiden tanıdığı yüzlerden biriydi. Beraberinde salonun sıcaklığını getirdi ve o balkon artık aynı balkon değildi..."Bize katılmayacak mısınız Lordum?" Feanor toparlanmış saygıyla cevaplamıştır. "Elbette, sabırsızlanıyorum." "Dostlarınızı ihmal etmemelisiniz, sizi çok seviyorlar","Ve ben de onları, bir dakika içinde sizinleyim." Elf ladysi elini tutuğu bir başka elfle tekrar salona yönelmişti bile. Ve balkon... Feanor bir kez daha ona baktı. İlk gördüğü gibiydi yine inanılmaz derecede soğuk bir ışıkla aydınlanmış, yalnız; soğuk, soğuk...
|
|
|
Post by CursedFeanor on Feb 28, 2011 4:54:48 GMT 3
Ağlayan Gezegenler
"Sence başardım mı gerçekten? Bir kez daha..." sözlerini söylerken yavaş yavaş geri çekilmeye başladı Noldo. Hiç cevap gelmedi. Son adım ile salona ulaştı. "Bir kere söylendi ve bitti" diye sözünü bitirdi elf.
Salonda konuşulanların tek kelimesini duymuyordu. Zaten dostlarına çoktan teşekkür etmemiş miydi? Işıltılı salondan ayrılıp geniş merdivenleri takip etti. Manzara büyüleyiciydi. Ay ve sonrasında gezegenler sanki geçit töreninde ağaçların arasından gülümsüyor gibi, binbir renkte; "ödülün sevgi olsun" derken; Gördüğü her şeyin zaten dostları olduğunu anladı.
Her yer karlarla kaplıydı şimdi. Gezegenler ağlamış Arda'nın üstünde, soğukta, beyaz örtüyü Feanor için hazırlamıştı. Ve adım atmak ona kalmıştı. Gerisine bakıp salondan yayılan müziğe rağmen sesini duyurmak istedi. "Mükemmel mükemmel..." Hızlı ve sonra ağırlaşan adımlarla bahçede kar kaplı ağaçların arasında dolaşıyordu.
Bu soğuk ile balkondaki arasındaki farkı düşündü şimdi. Varoluşunu sorguladığı, o balkonda ne kadar üşüdüyse de oradan elde ettiği sözlerin etkisiyle olsa gerek; varoluşunu yaşadığı bu karla kaplı bahçede Ateşin Ruhu'ydu işte.
|
|
|
Post by CursedFeanor on Mar 18, 2011 2:22:30 GMT 3
Noldo Rüyaları
II. Bölüm Hmmm gözleri kapalı titredi, bir rüyadan diğerine sürüklendi elf. Varlığını bildiğinden, aklını kaybetmediğinden, sadece rüyalarda dolaştığından; değiştirdi durdu kendini. Şimdi en yakın olduğu sarı, turuncu, kırmızı renklerdeki güneşti. Ardanın renklerini yaratmış gibi; mutlu, Savaşlarını izlemiş gibi; acılı, Bir gün doğuşunda Ay'a uzaktan eşlik eder gibi; dost Birden kızgınlığını hissettirir gibi; güneşti... Adı Feanor bile değildi. Güneşti, yaşlanıp devrilmiş ağacın ormanının üstünde dolaşan. O ölen ağacı kasıp kavururken, filizlere renk katan... Bulutlar araya girdiğinde hasretle Arda'yı arayan. Hep bir sonraki buluşmaya diye bir ormandan diğerine koşan; güneşti. Mordor diyarında bile gün geldiğinde Sauron çöktüğünde dolaşan; güneşti. Işık oyunları deniz üstünde birazdan batacak olan; güneşti. Kısa süreliğine. Ormana daldı ışık huzmesi toprak oldu: Bir Noldo rüyasında...
|
|
|
Post by CursedFeanor on Mar 25, 2011 21:44:12 GMT 3
Yıllar nasıl da geçebilirdi toprak olduğunda. Toprak olduğunda bir Valar savaşının ortasında değilsen bir ormanla yaşıyorsan bir sürü canlı, bir sürü aşk gelip geçer. Toprak olduğunda bir Noldo rüyasında...
Toprakken; güneş olmaktan vazgeçtiğinde bağlı olduğunu hissetti uykucu. Bağlıydı bulutların aşk gözyaşlarına, düşen yapraklara ve baharda koşan, eğlenen elf sevgililere. Bağlıydı kayalara, savaşlarda yıkılmayanlarla, yıkılıp üstünü örttüklerine. Bir cüce kralın haykırışını yaşamaya, bir ejderhanın gizli değerli taşlarına...
Yine değişti; meşe ağacının içinde ilerledi. Bildiği hala yaşadığı, bir yaprak olup rüzgara karışırken meşenin sözleriydi. Evet, yine biliyordu: Hep tekrar edip durmuştu meşe "Henüz aklını kaybetmemişti"...
|
|
|
Post by CursedFeanor on Mar 26, 2011 21:56:52 GMT 3
O hala hayatta Rüzgar öylesine kararlıydı ki onu uzun süre terk etmeyecek gibiydi. Yaprak renk değiştirdi. Mevsimler akıp gitti. Ama rüzgar meşeye söz vermiş gibi hep hep onunlaydı. Kar örtüsü ile örtüldüğünde, çürüdüğünde rüzgar sessizleşti. Meşe rüzgara sessizliğinde sesini duyurdu: "O hala hayatta." "O hala hayatta" diyerek yağmurla buluştu uykucu. Yağmur kara karıştı, öylesine renkleri vardı ki bulutlar çekildiğinde, güneş uzun zaman sonra üstüne yükseldiğinde; O yine kırmızı, turuncu, sarı renklerdeki Feanor. Uzun sürmüştü tekrar Noldor'un arasına katılması: Yıllarca, mevsimlerce. "Niye?" denilen kelime; sadece kaybolmuş gibi hissettikten sonra rüzgar bile yanından ayrıldığında; çürüdüğünde, seçmişti ne olduğunu... Noldo. "O hala hayatta" dedi orman, rüzgar yüzüne tüm sevecenliği ile dokunduğunda. Bir Noldo rüyasında.
|
|
|
Post by CursedFeanor on Mar 26, 2011 22:21:05 GMT 3
Mandolinden dinle
Elvenil ve IronFist'in hikayesini dinlerken ve rüzgar hala oralarda iken. Gizlemek ne mümkün renkleri, notaları... Kırmızı, turuncu, sarı renklerdeki notalar aklında yer ederken ve Muile'nin mandolininden dinlerken onların hikâyesini: Mutluydu.
Aklından geçen ise gerçekten yaşadığı zamanlardan biri: Gölge Dağları izlerken bir dost ile güneş batarken. Noldo ile buluşmadan önce aklından geçen rüyasını gördüğü her şeyden biri idi bu, uykucunun. O zaman bir duyguyu iliklerinde hissetmişti, değerli bir dosttu; mandolinden dinle...
Fazla uzatmadı mandolin: "Gerçekten oradaydın". Mandolinden dinle en iyi o anlatacaktır, rüyalarda bile.
|
|