|
Post by CursedFeanor on Jun 14, 2010 1:26:39 GMT 3
Fısıldamaya çekindiğin
Tüm Arda'nın sonu geleceğine, tüm Orta Dünya'da dolaşıp duran hikaye anlatıcıların hikayelerine son noktayı koyacaklarına bir an inandırıyor kendini Muile. Bu yüzden tek kelime etmeden gelip geçen bulutları izliyor...
O günden güzel birgün olmadığı için biraz şaşırtıcı bir son; bir oyun oynamalı, öyle bir kelime bulmalı ki; hikayelerin bitmediğine Arda'yı ikna etmeli. Fısıldamaya çekindiğin nedir Muile? Son kelimen nedir? Beni ikna etmek için son çaban ne olacak?
Gözlerini kırpıştırıp güne söyleyebileceği bir şey var mı diye düşünürken, fısıldamaya çekinirken, bulutlardan yüzünü çevirip uzandığı yerde yan döndü; uzun çimlere bakarak "Benim irademse devam ederdim." diyebildi. Böylece hep o korktuğu büyük güce ayaklandığını kesinleştirdiğini biliyordu. Şimdi yerin yarılıp gökyüzünün tepesine düşeceği anı bekliyordu ki Gökkuşağı konuştu: "Deli, kendine ne kadar da güveniyorsun, hıhhı bir an sonumuz geldi sandım"
Muile birden yerinden doğruldu ve bulduğu ilk taşı Gökkuşağına fırlattı: "Biliyordun!" Gökkuşağı alınmış gibi bir an kaybolup tekrar belirerek: "Senin bildiğinden fazla, demiştim beni besleyen çok ozan var. Ama şunu bil; ne kadar çok bilsem de bir an sonrasını bilen bir güçle tanışmadım şimdiye kadar."
Muile şimdi biraz daha merakla: "Sonu belli bir oyun değil yani?" Gökkuşağı:"Sen iradeni kullanmaya devam etmelisin elf, bu sınır tanımaz tavırlar seni ilginç yapan şey, gerçekten o cümleyi kurarken ne düşünüyordun, tüm Arda senin demenle mi sona ulaşmaktan kurtulacaktı? Evet bunu düşündüğünü tahmin edebiliyorum, tüm ozanların sustuğu biran yakaladığına o kadar emindin ki..." Muile: "Konuşuyorlardı,hikaye anlatıcılar susmamıştı öyle değil mi?" Gökkuşağı renklerini değiştirerek: "Pek çoğu. Ama... Cesaretin etkileyiciydi, teşekkür ederim bu renk kırıntısı için." Muile:"Sonsuz karanlığa gömülebilecekken renk kazandığına seviniyorsun, işte demek istediğim noktadasın...." Her ikisi de bir ağızdan aynı anda tekrarlarlar: "Benim irademse devam ederdim."
|
|
|
Post by CursedFeanor on Jun 27, 2010 2:25:09 GMT 3
Onu orada bırak
Muile, şimdi aklından geçen tek şeyi yapacaktı. Gökkuşağını selamlayıp yalnız kalabileceği bir yer aramak. "Seni selamlıyorum Gökkuşağı, değer verdiğin için", Gökkuşağı gülümser gibi; "Kıymetli zamanını ayırdığın için elf; ben de seni selamlıyorum, yolun açık olsun."
Şimdi göletin yanından ayrılıp o gizli vadide akmaya devam eden nehri takip edecekti. Gökkuşağı geride kaldı, tanrılar ve fısıltılardan uzaktaydı. Sadece düşünceler vardı. Az önce kendini ne kadar önemsediğinin farkına varmıştı, bu kötü bir şey miydi? "Hiç de değil" diye söylendi. Bir ağacın gölgesinde su sesi ile geniş bir düzlükte dinlenirken kendi ile ilgilenirken aklı ona sürekli bir şeyler söylüyordu: "Bencil misin?"
"Dostların olduğu hikayeleri özledim." "Düşler görmeliyim, bana onu orada bırak diyen düşler. Nefreti bir an olsun hissetmeyeceğim düşler. Sevgi ile gözyaşı dökebileceğim düşler. Onu orada bırak demeli dostlarım."
Bütün bunları düşünebilmek için yalnız kalmalıydı ozan.
|
|
|
Post by CursedFeanor on Jun 28, 2010 23:28:50 GMT 3
Sınırdan uzakta
Ormanın korumasında, ücra bir köşede çok derinden gelen notalar ile: Ağırlığını taşımanın biraz farkında, öylece dostlarla ilgili düşünürken bulmuştu kendini Muile. Sınırdan uzak zaman yavaş, çok yavaş geçerken, günün değerini bilirken bulmuştu işte kendini.
Dost isimleri ile rüya gibi bir yerde yazılacak onca şey bulabilirdi. Ona sevgi diyen dost seslerini nehrinkilerle karıştırdı. Bir an etrafına bakındı, sonra yine dinlemeye koyuldu, notaları uzaktan gelen o muhteşem müziği.
Belki hiç bilemeyecekler olacaktı, ormanın değerini; hiç sevgi nedir görmeyecek. Şanslı ve şansız gibi kesin çizgilerle; Arda'daki kesin çizgilerle ayrılanlar gibi. "Yorulduğumda sevgiyi hatırlat orman, ve şu şarkıyı birkaç kere ard arda çal ozan."
Angels of Venice-The Enchanted Forest
|
|
|
Post by CursedFeanor on Aug 1, 2010 21:53:26 GMT 3
Yüzleri seçmeye çalışırken
Geçip giden asırlar ile, tanıma şerefini elde ettikleri ile, dinlediği hikayelerle dolu bir aklın şimdi düşündüğü ne olabilirdi? Fazla şaşırtmayacağım sizi: Yüzleri seçmeye çalışıyordu. Kim bilir belki onlar da aynı şeyi düşünüyordur...
O mücadelenin içinden, sevgi ile çıkarttığı yüzleri dingin bir anda düşünmüşlerdir mutlaka. Bak sanki şu anda karşı karşıyayız, değer veriyoruz, yüceltip sevgiyi hüzünlü dudaklarımıza bir gülümseme yerleştiriyoruz. Sonra gözlerimiz parlıyor, evet hala gülümseyebiliyoruz. Yüz hatlarımız, en büyük savaşçılar bile olsa dostlarını görmenin mutluluğu ile sevecen. Yüzleri seçmeye çalışırken en büyük dostum sevgi.
Hala ağlıyor musun asil dostum, o zaman senin için söylesin Arda'nın ozanları. Her damla gözyaşı yüzünden süzülürken ve ben yüzünü seçmeye çalışırken bir parça huzur olsun o şarkılar.
Morgoth'la savaşta kaybettiklerimiz, yüzünüz mağrur, ve evet mutlu. Sizleri unutmayacağız.
Ozan Muile akşam olmayacakmış gibi, anlatılacak bir hikayesi yokmuş gibi günü ilerletmeye kararlıydı. Buna ihtiyacı vardı.
|
|
|
Post by CursedFeanor on Oct 31, 2010 19:47:57 GMT 3
"Sen ozan, hayallerin çocuğu: Bazen bir asır süren gözyaşlarından bir gün gibi, bazen bir anlık gülümsemeyi sanki asırlarca sürer gibi anlatırsın. İşin gücün süslemek; abartmak öyle ki ilgi çekmek. Tek dinleyen olmazsa; tek aldıran biri olmasa bile kendine masallar anlatırsın: İşte kimsenin umrunda değilsin..." Muile, bu korkunç sözleri söyleyenin kim olduğunu görebilmek için ayağa fırlayıp etrafında döndü. Nafile "Onu görmek gereksiz, en büyük korkumdan bahsediyor. Olsa olsa benimle eğlenen bir peri ya da ne bileyim kayıp bir ruhtur. Hikaye artık umurlarında mı acaba?" Nehirden sözler gelmeye devam eder: "Pekçok hikaye anlatan tanıdım: Hiç bu kadar ileri gidenini görmedim tabii." Bir nehir perisi, dünyanın dışından bir varlık kendisini göstermiştir şimdi. Tıpkı hikayelerdeki gibidir. İstediğinizi seçin. Muile yerine geçip aldırmaz bir tavır takınır, oysa kalbi deli gibi atmaktadır. "Neden bahsedildiğini bilmiyorum." Peri acıyan birinin yüz hatları ile yanıtlar: "Gülümseyen dostlar yok, sen sadece bir hayalperestsin." "Sen de bir hayal ürünü olmalısın. Hikayelerimden kaçan biri" Muile yarayı aldığından olsa gerek sesini yükseltmişti. Peri: "Seni üzmek bana birşey kazandırır mı? Belki daha gerçekçi şeyler duymak istedim senden, belki yeteneğini görüp kalemini sivriltmeni istedim. Belki de..." Muile: "Evet!?" Peri eliyle gökyüzünü işaret ederken "Müziği dinle: Belki de sadece acımasızım, Arda gibi..."
|
|
|
Post by CursedFeanor on Oct 31, 2010 23:25:50 GMT 3
Perinin Dileği
"Evet eleştirilere açık olmalıyım, hele ki düşüncelerimi okuyabilen bir nehir sakininden geliyorsa. Gerçeği söyle bir hayal ürünü müsün? Ve tabii acınacak haldeki hikaye ve görüşlerime niye değer verdin?" Muile aklına giren periden çekinmeye başlamıştı. Onun aklının bir oyunu gibi davranan, zayıflıklarını yüzüne vuracak ses olduğunu düşünüyordu.
Peri nehrin üstünde bir daire çizip tekrar Muile'nin bulunduğu kıyıda çimenlerin üstünde konuşmaya devam etti: "Senin kadar gerçeğim. Ve görüşlerin bölük pörçük, zamanla bazen çelişen, bazen genişletilmeyen olsalar da Gökkuşağı'nın yanında iken bile tanrılara karşı çıkışın yok mu?"
Muile şaşkınlığını gizleyemez. "Demek dinliyordun."
Peri: "Hem de sen fark edemedin? Ve şimdi gülücükler bittiğine göre, isyanının sonunu görebilecek miyim?"
Muile bu işten sıkılmaya başladığını göstermek istercesine: "Benim anlattıklarım bu nehre,Gökkuşağına ve sana ulaştığına göre mandolinimde halen iş var demektir peri"
Muile'nin eline aldığı mandolininin tellerine doğru elindeki bir avuç parıltılı tozu üfler bu sefer peri: "Sihirli mandolinin hüzün notalarını ve hatta acıklı olanlarını güçlendirsin bunlar. Ve isteğim biraz gerçek, sana tek zararım bu olsun.."
Muile kendinden emin: "Bunun için minnettarım. Gerçeklerime biraz göz atarım, pek değişeceğini sanmam ama..."
"Şimdi çal ozan...."
|
|
|
Post by CursedFeanor on Nov 16, 2010 0:30:27 GMT 3
Tamamen yok olmak, Mandos'a saygı "Pekala bunu kendim için çalıyorum. Ne senden çekindiğimi, ne de herhangi bir tanrıdan yardım beklediğimi sanma peri. Yaşamın sırlarını tamamen bilemesem de elimden geleni yapacağım." diyerek mandolininin tellerine dokunmaya başlar ozan.
Son geçit törenlerini yaparken, kimler ağlayacak Kimler onlarla yok olacak, tanrıların umrundalar mı, Kimse yokluklarını hissedecek mi,
Ataları onları izlerken, birer birer geçecekler Mandos'un evinin kapılarından, İhtişamla katılacaklar eskilerin arasına
Kılıçlarını sonrakilere devrederken, Yüreklerinde sadece tek hüzün olacak Tekrar ne zaman kavuşulacak
Ancak tamamen yok olmak, Hikayeni anlatacak tek ses kalmadığında Tek can, tek sevgi kalmadığında
İşte o zaman gerisi önemli değil, Önemli değil, bildikleri yaşam bitmiş olacak Ciddi hikayeler son bulacak
Son bulduğunda ciddi hikayeler, Sadece homurtular, garip notalar Nefret davullarının gürültüsünde anlamsızca çıktığında
Biz Mandos'un salonlarında kaybetmiş, Bu dünyada elimizden ne geldiyse yapmış olarak Hesabımızı vereceğiz, inandığımız inanmadığımız tanrılara
Yaptıklarımın seninle ilgisi yok, Hepsi hür iradem. Kimsenin kuklası değilim
Bu sözleri söylediklerinde, Her yaptıklarının sorumluluğunu üstlendiklerinde Mandos'a saygılarını sunmuş olacaklar.
Ve tekrar Yeşil Orman Hikayeleri anlatırken İçleri rahat, kendileri olacaklar İşte kendileri de birer nota olacak
Bir mandolinin tellerinden çıkmadan, tek başlarına Birer nota olacaklar Kendileri söyleyecek kendilerini
Mandos'un Salonlarında "Sınır Muhafızının Yaşamı"nı anlatırken Tamamen yok olmak pahasına savaştıklarını
Haykıracaklar, notalarıyla Ve Mandos'a saygılarını sunacaklar Tüm yaşadıklarıyla.
Muile, son sözlerle elini mandolinden çekti.
|
|
|
Post by CursedFeanor on Nov 16, 2010 16:17:46 GMT 3
Peri: "Bunu pekçok kez çalmalısın ozan" Muile:"Yeterince gerçekçi mi?" Peri:"Yeterince hüzünlü. Bir mücadelede, yaşamda, kaybetmenin bile anlamını aradığı için..." Muile:"Yani?" Peri:"Bilinmezleri ile biraz hikaye gibi. Dediğim gibi pek çok kez çalmalısın. Şimdi dinlen ozan uzun hikayeler var anlatılacak" Muile, mandolinini sırtını verdiği ağaca dayar ve periyi dinlemeye devam eder... Peri:"Sen kıymetli hazineni nasıl saklardın. Kıymetli bildiğin hikayelerini?" Muile:"Yaşayan varlıklarla, onların benliklerinde" Peri:"Yaşama bu kadar inanıyorsun demek." Muile:"Güzel bir söz duysam, harika bir hikaye ya da notaları bir başkasının flütünde duysam bana yeter." Peri:"Yeterince gerçekçi, ertelemenin anlamı yok yaşamla var olsun istiyorsun hikayelerinin..." Muile:"Şimdi memnun musun? Gülümser misin, kısa dizelerimle?" Peri:"..." Gülümser. "Dostlarıma haber vereceğim; Nehir aktığı sürece notaların unutulmayacak..." "Demek... Demek dostların var? Demek beğend...Peri,neredesin?" Peri, Nehrin üstünde kaybolur, gün sona ermiştir.
|
|
|
Post by CursedFeanor on Nov 21, 2010 0:34:20 GMT 3
Yapılması gerekenler
Vücudu taşımak, öyle ki daha çok hikaye sevenle buluşmak... Şimdi yapmam gereken bu diyerek toparlandı ozan. Akşam vakti gelmiş nehri takip edip ufak göle ulaşmıştı. Kayalıklardan dökülen suların sesini ve Gökkuşağı'nın mekanını gerisinde bırakmak için tırmanışa geçti. Ormanın yine aynı bölgesine böylece ulaştı. "Garip, sanki kendi kendime konuşur gibiydim. Rüya olmadığına eminim, belki bir gün tekrar giderim..." Kamp yaptığı yerde dinleyenlerinin getirdiklerinden atıştırması gerektiğini midesi bildirmekteydi. Ateş yaktı. Yemeğini yerken gelecekleri düşünüyordu. Hikayenin devamını bekliyor olacaklardı. Nerede kalmıştı, bugün yaşadıkları; sanki sanki tek gün değildi geçen. Kendi kendine güldü: "Çok bilindik, defalarca hikayelerde anlatıldığı gibi; bin yıl geçmiş olabilir mi?" "Zamanın hırsızları değildi karşılaştıklarım, öyle olmasını umuyorum." "Buradayız" Arkasından gelen sese dönüp bakmakta kararsızdı. Asıl bin yıl o an gibiydi ama yapılması gerekenlerden biri de buydu. Ayağa kalktı ve yavaş çok yavaş döndü. Bakışları yerden yukarıya doğru gelenlerin yüzlerine bakacak şekilde yönlendi. Aynı köyden gelenler olmalıydılar. "Devam edecek misin ozan?" diye söze devam etti bir diğeri. "Bilmiyorum." "Sınır muhafızlarının hikayesi hani?" "O kadar çok, o kadar görkemli ki hikayeleri, yeterince değerlerini verebilecek miyim?" Herkes birbirine dönüp mırıldanmaya başladı. Sonunda biri: "Şimdiye kadar anlattıklarınla nasıl bizim için Yeşil Orman'ı korumaya çalıştıklarını, korkularını, sorularını, sevgilerini, cesaretlerini ve daha fazlasını dinledik. Yapılması gerekeni seçecek olan sensin" Birden ozan mandolinine baktı, "Anlatacak olursam, sözlerimi duyan ilk siz olacaksınız".
|
|
|
Post by CursedFeanor on Oct 7, 2014 16:56:09 GMT 3
|
|
|
Post by CursedFeanor on Oct 7, 2014 17:00:33 GMT 3
|
|
|
Post by CursedFeanor on Oct 7, 2014 17:04:15 GMT 3
|
|
|
Post by CursedFeanor on Oct 7, 2014 17:07:12 GMT 3
|
|