|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 21:24:29 GMT 3
Muile sırrı verecekmiş gibi yapar. O gece hikayenin biteceğini düşünenleri merakta bırakacak mıdır? Anlatır:
Fazla tedbirliydi. Dikkat çekmeden yolculuğu buralara kadar sürdürmesi bunun kanıtıydı. O, üçüncü ortak, en güzel kumaşlarla yollarda ama hep arkada. Sıradan bir günde komşu krallıkta ortaklardan uzakta. UzakLiman'ın önde gelen tacir ailelerinden üçüncü ortak.
Ortak dedimse aldanma, onlar ayrılmaz iki kardeş. Genç yaşlarında birbirlerine destek olarak küçük servetlerini büyüten erkek ve kızkardeş. UzakLiman'dan her ayrılışlarında sanki fakir, döndüklerinde yeniden zengin.
"Sence numaramız işe yarayacak mı, kızkardeş?" "Sence?" "Bu kez en zor olanı, UzakLiman konseyi böyle bir şeyi niye bize..." "Şşştt, biri geliyor."
Mandolin sustu. Hep bir ağızdan uğultulu homurdanmalı bir koro gibi sesler çıkartan dinleyici.
"Yeterince tanıtmadın ama..." "Yok yok bu adam bizle dalga geçiyor." "Hey bizimle oynuyor musun ne?"
Muile durun der gibi ellerini kaldırır ve "Başka bir yere bağlı, onun için..." Az önce üçüncü ortağı soran elf kızı: "...Offf" Mandolin telleri tekrar hareketlenir, homurtu biter, yine Yeşil Orman sınırına götürür dinleyenleri.
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 21:25:11 GMT 3
Yaralılar
Onlar en ağır yükleri sırtlayanlar. Kimisi yaşam boyu taşıyacak izleri, götürdüklerini. Hiç mi bir şey kazanmadılar; göstermek için çadırlarına gidecektir Heldring.
Çok yeni, hala acıyor olmalı ki kendine geldiğinde kendini tutmaya çalışıyor. Onu tanıyor komutan dün gece sancağın yanında okla yere yıkılan. "Nasılsın, iyileşeceksin..." Konuşmaya çalışıyor, tek kelime edemiyor acıyla başını sallıyor onaylarken.
Heldring diğer yatağa dönüyor, "Siz hiç unutulmayacaksınız, hikayelere canınızı katan sizler Yeşil Orman'la huzur içinde yaşayacaksınız. Sizinle gurur duyan halkınız sizi asla yalnız bırakmayacak." Yataktaki; "Ben devam edeceğim, göreceğim daha çok savaş var". Heldring bu sefer daha mutlu diğer bir yaralı: "Kurtaracak çok can, katledilecek ork olduğu sürece."
Heldring saatlerini onlarla geçirmek niyetinde gibiydi. Ama olayların dışında kalamazdı. Yan bölümde işkence görenleri sormadan edemedi. Şifacıların hala onlarla ilgilendiğini öğrendi, henüz konuşacak durumda değillerdi. "Bir şey söylediler mi?" diye üsteledi... "Nefret ve..." "Ve?!?" "Daha fazla nefret"
Yaralıların yanından tekrar geçerken: "Onlara iyi bakın, hepsi bizim gözbebeğimiz."
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 21:26:32 GMT 3
Yağmur dinerken uzaklaştılar Gece kaybedilenler büyük bir itina ile ormanın derinliklerine taşınmak için hazırlanıyordu. Önceden yaşayan, savaşan bu elflerin her biri, birer mücevherdi artık. Sınırda zaman hızlı işlerdi, uzaklaştılar... Huzur içinde uyumak için Mandos'un salonlarına gitmeden önce Yeşil Orman'a veda edeceklerdi. Yağmur dinerken uzaklaştılar. Birkaç gözyaşı ile, ağırlığını hissettiren Orta Dünya hikayelerindeki notalar ile. Gidenlerin ardından IronFist, Elvenil'e en son böylesine duyguları yaşadığı savaşı anlatacaktı ki; Elvenil sonrasını bildiğini söyledi. "Biliyorum IronFist bunun tam tersiydi, güneşle başlayan yağmurla biten: O korkunç günü bilmez miyim?" IronFist sıkılarak: "İşte o son savaşımdı, düne kadar. Onlar! O şeyler.Bunca zararı verirdiler?!? Belki de tanrıların hepsi iyiliğe hizmet etseydi hiç savaş olmayacaktı." Elvenil: "Ama etmediler." IronFist kendini toparlayıp güçlü olmaları gerektiğini bildiğini göstermek istercesine, Elvenil'in gözlerine bakarak "...Ve etmeyecekler..." Yağmur dinerken uzaklaştılar, bulutların arasından çıkan güneş ile.. Birisinin aklında, anılarda kalacak soğuk güneş ışıklarının yıkadığı sınırdan uzaklaştılar, dinginlikle.
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 21:27:58 GMT 3
Acımasız Elinde ne varsa kullan, gücünü göster. Acımasız ol ki zayıf olmadığına inansınlar. Hepimizin zayıflıklarını arar dururlar. Seninki de hep güçlü olmak olsun ki zor bulsunlar, zor alt etsinler seni. Kolay kolay cesaret edemesinler, göze alamasınlar, üstüne gelip elindekileri almadan önce düşünüp zaman kaybetsinler. Haklarından gel, daha kıpırdanamadan onlar yerlerinden. Karanlıklar içinde tek düşündüğü tek yaptığı bu olmalıydı, ismini bile vermeyen Karanlık komutanın. İsmini vermiyordu; kimse ona hitap edemezdi çünkü. Adını unutmuştu çünkü. Onu hedef seçeceklerin elinde ismi bile olmayacaktı ve kimseye de ihtiyacı yoktu. Karanlıklar içindeki zindan gibi karargahında, sabahki nefretin ona güç kazandırdığından emin, kendisi için insan sesi ile söylenmekte olan şarkıyı dinliyordu. Karanlığın tadını çıkartırken hep böyle yapardı. En güçlü olduğunda hep böyle yapardı. Dışarıda adamları gelecek yeni emirlerin korkusu içindeyken, o bunu bilerek zevk içinde meyve tabağından yer, kendine kadeh kaldırır ve kimsenin ondan hesap soramayacak olduğunu bilir zevk alırdı. O anda kimse karanlıklar içindeki salona yaklaşmaya bile cesaret edemezdi. Güçlüydü işte. Hep istediği gibi. Acımasız olduğunu anladığı Orta Dünya ile yaptığı anlaşma buydu. Bir parça nefret ve daha sonra daha fazlası ve karanlıklar içindeki salon, o andan daha önemli olabilecek birşey olamazdı. O haz duygusu tüm zevklerin doruk noktasıydı. Acımasız... ve güçlü. Kapısının önünde biriken güruh aslında bunu hak ediyor gibiydi. Hepsi zayıftı. Onunla aynı yerde bulunmayı hak etmediğini düşündüğü, basit düşüncelerle hareket eden, Orta Dünya'nın lanetli, geleceği olmayan, sadece kullanılmak için yaratılmış, aşağılık, kıpırdanıp durmaktan başka işe yaramayan, ruhsuz yaratıkları. Kahkaha atmamak için kendini zor tuttu, ona şarkı söyleyenleri düşünüp: "Onlar değerli, hiç değilse bir yetenekleri olduğuna eminim". Acımasız olmak böyle gerektiriyordu, en değerlileri elde etmek, gerisini ise kullanıp atmayı. Aynalarda yüzünü aradı bu sefer. Birinden diğerine dönüp baktığında tek kelime etti kendi kendine "Acımasız".
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 21:28:49 GMT 3
En iyisi
En iyisi kıpırdanıp dursunlar. İzlemeli biraz. Merak etsinler, öyle ki kendilerini ortaya koysunlar. Önce kendi adamlarına güvenmeyeceksin, en çok onlar nefret eder senden. Önce oların nefretini bastıracak birkaç şey vermelisin: Merak, korku... gücünü hissetmeleri gerek, o zaman istedikleri gibi kıpırdanıp durabilirler: Karanlık komutan sabahtan beri tek emir vermemişti. Orkların lideri ise dünkü mağlubiyetten sonra etrafındakileri birarada tutmayı nasıl da başardığını gördüğü bu dişi insandan ölesiye çekiniyor, artık bir emir alıp bir şans daha elde etmeyi umuyordu. Beklediler, kıpırdanıp durdular ve beklediler.
Sınır muhafızı DarkFang o gün IronFist'e yol gösterecek, onunla ilgilenecekti, ancak dünkü saldırı pek hesapta yoktu. Talim alanında buluştular DarkFang söze girdi hemen: "Dün hayatta kaldığına göre, sana güvenmemem için pek bir sebep yok. Beraber çalıştıkça numaraları öğreneceksin..." Ve geçen gece kendi kendine söylediklerini eklemekle yetindi ve şöyle bitirdi: "...Bu kadar basit".
IronFist'e yaklaşan yenilerden, hani deliliğin sınırını aşan elf ise: "Dün hayatımı bu cümle ile kurtardı." IronFist biraz rahatsız: "Onlarla çarpışmanın başka yolu yok, asla pes etmeyecekler biz onları yok edene kadar." Bir başkası: "Doğru konuştun, sırası geldiğinde hatırlarım söylediğini" derken alaycı bir gülüş ile uzaklaştı yanlarından. IronFist az önce DarkFang'ın hayatını kurtardığını söylediği elfe dönerek: "Nasıl?" Cevabını alır: "Aynen söylediği gibi işte." Ironfist: "En iyisi!"
Kampta çatışma sonrası düzen tekrar sağlanmaya çalışılırken habercilerden ilki geri gelmiştir. Kralın mesajı ile: Heldring sabırsızlıkla mesajın ellerine geçmesini beklerken hemen çadıra alınmasını emreder. Haberci artık yanındadır. Haberci: "Kralın istekleri." diyerek rulo halindeki kağıdı uzatır. Okurken: "En iyisi, kralım... En iyisi."
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 21:29:36 GMT 3
Hep beraber
Sınırda, bir Orta Dünya hikâyesinde oradaydı orman. Şarkılar söylendi, ağıtlar sevgiye karıştı. Bir kez daha yüceldi ruhlar. Bir kez daha hep beraber söylendi sevgi sözcükleri. En yakınından en uzağına, elflerle orman bir kez daha hep beraber ağladı onlar için. Ruhları gitmeden önce Valinor'daki salonlara ormandı sevdiği, elflerin evi.. Evdi ilk gideceği o soğuk sınırdan, evdi içindeki ateşi yakan, sevmekti.
Yaprakları savuran hep beraber, öylesine güçlü öylesine ahenkli rüzgâr: Hep beraber aynı yöne eğildi kadim orman... Sevgili elfine selam verdi, mücevherini teslim etmeden önce törene çıkmıştı ağaçlar... Hep beraber.
Gözyaşı dökebilenlere hayran, onlarla konuşmaktan bile bazen korkan; gezgin bile şöyle bir durup düşündü: "Onlar hep beraberler".
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 21:30:24 GMT 3
Onları orada tut... Sonsuzluğun filizleri "Öyle ki iştahları kabarsın. Ellerinde ne varsa üstüne sürecekler. Takviyeler yolda ayrıca sınır boyundaki diğer birliklerle irtibatta olacağını biliyorum. Onları orada tut. Sonuçta gücümüzü gösterme fırsatı ve bir başka konu da senin ellerinde, bizim için en iyisi bu." Heldring son paragrafı defalarca okudu, o pekçok sınır komutanından sadece biriydi ancak bulunduğu durum çok önemliydi. herşey bu seçkin birliğin üzerinde yoğunlaşıyor gibiydi. "En iyisi kralım, en iyisi..." Muile bir an duraksar: Yeşil Orman'ın bu uzak köşesinde onu dinleyenlere birşeyler söylemek istemektedir. "Bu orman için çok şeyler atlattığı söylenir. Cesaret öyküleri... Savaşçıları, bilgeleri... ve dostları ile hala ayakta. Birgün felaket olursa diye düşünenler; kalbi hızla çarptıkça bir kişinin bile buranın anısı ve adı ile, sonsuzluktur onun için bu." "Peki ya ağaçlar, onlar yok olsa bile mi?" "Evet çocuk,en son verdiği filiz o kalpten duyacağın bir Yeşil Orman hikayesi olacak.Sonsuzluğun bir filizi daha büyüyecek bir başka Arda baharında. Orman olacak dilden dile, dost kalplerde: Sonsuzluğun filizleri"
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 8, 2010 15:48:16 GMT 3
Muile'yi gece geç saatlere kadar dinleyenler "Tekrar döneceğiz" dedikten sonra yavaş yavaş dağılmaya başlarlar. Gidenlerin ardından ozan: "Burada olacağım..."
Ateşin sıcaklığı ve çıkarttığı o güzel ses ona evde olduğunu hissettiriyordu. Geçen geceki o korkunç yalnızlık duygusu artık yoktu. Oturduğu devrilmiş ağaçtan inerek sırtını dayadı, battaniyeye sarıldı. Şimdi ateşi dinliyor, içinden çıkan sarı,turuncu,kırmızı renkleri ile ninni söyleyen biri gibi görüyordu.
Bir elf rüyasında; yılların yüklediği ağırlık ve yaşanmışlıkla, gözlerini kapattığında gördükleri ise anlatılacak bir başka hikaye idi. Öylesine güzeldi ki korkutucuydu... Müzik ile, yavaşça geçip giden yılları tekrar yaşatırcasına. Şarkı söyleyen ama hüznü de eksik etmeyen yıllarla bir hikaye.
Ateşin sıcaklığı ile sanki güvende olduğunu bilircesine, bir Yeşil Orman gecesinde rüya görerek, elf dillerinde konuşanların kadim hikayesini görerek, uyudu Muile.
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 9, 2010 1:42:53 GMT 3
Muile'nin rüyalarından biri CursedFeanor'un diliyle Not: ' "Yeşil Orman nerelerdesin?" der bir ses' ; isimli hikayeden alıntıdır:
Yıldıza gidecekti sadece gözleri kör edecek bir ışık ve oraya varacaktı,Bir yıldızda Elenhaira ile buluşacaktı.Kimse göremezdi ve bilemezdi onların buluşacağı yeri.Hep böyle olmuştu ve bembeyaz bir yıldızın kalbinde tekrar buluşacaklardı yine.Donmuş bir göl her yer bembeyaz gökyüzünden yağan ışıl ışıl tozlar,ve beyaz pelerininin kapüşonunu indirerek gülümseyen aşkı.......................
Gözler: Sanki yaşlarını dökecekmiş gibi dolu dolu,Feanor'unki. Nerdanel'in ki sevgiyi anlatacakmış gibi anlam dolu.
Ve eller: Aşkına uzanan ve ikisi arasında gözlerden sonra bir başka köprüyü kuran.
Sözler: "aşk,sevgi,saygı,özlem,belki biraz acı,anlık bir mutluluk,merak,endişe,sahiplenme,koruma,tekrar tekrar aşk...".
Buzdan göl: Üstünde tanrıların izleri olan donmuş su parçası. Onlar için bırakılmış birer çift paten.Elflerin buzdan göldeki danslarının zamanı. Ooo göldeki buzlardan yansıyan görüntülerde Yeşil Orman'ın ağaçları. Evet evet müzik, sürükler onları birbirlerinin kollarında. Sanki Yeşil Orman'ın salonlarından birisindelermiş gibi.
Tanrılar:Kimse bilemez demiştim ya o yıldızı yanılmışım. O gecede o kadar parlar ki artık herkes,kalbinde bir parça sevgi olan herkes bilir. Bilirler ki yıldız en iyi evsahibidir. Düşündüğün yerde gibisindir. Ve tanrılar tekrar onlarladır, aynı gölde, buzlarda danslarını yaparlar,bir süreliğine...
Onun kollarında: Bembeyaz bir yıldızda,bembeyaz giyinmiş iki elf birbirinin kollarında. Konuşacak o kadar çok şey vardır ki. Dudaklardan dökülen şiirlerdir. Hızla kayarlar buzların üstünde ışıl ışıl yıldız tozları dökülürken,ve tanrılar zaman ve mekanın dışında kalan bu elflere eşlik eder. Sevenler, rüzgarı hissederler ve "seni seviyorum " diyerek devam ederler dans etmeye.......
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 9, 2010 1:51:35 GMT 3
Bir başka rüya yine dans yine ElenHaira ve CursedFeanor: Not:"Ormanda bir gezinti isimli hikaye'den alıntıdır.
Gece ilerliyordu ve kimse gelmiyordu sadece yıldızların yaklaştığını görebiliyordu.Kimse yanına gelmiyordu.Herkesin unuttuğu bir yer ve zamana sıkışmış gibiydi.Zaten yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyordu.Uzun süredir ateşten bir varlık olarak dolaşıyordu ormanda ama bu gece kendini aynada eskisi gibi görmüştü.Bu ne kadar sürecekti,belki de kimseyle konuşamadan ortadan kaybolacaktı belki o yıldızlardan birisine dönüşecekti.Bilmiyordu,sadece bekliyordu.Ve bu sefer salona geri döner,birden hayaller yeniden canlanmaya başlar.Ormanın sihirli güçleri yeniden inşaa eder geçmişi.Salonda elfler dans etmektedir,müzik kulakları okşamaktadır.Aralarından yürür,birkaç adım sonra yolunun sonundaki masadadır. Ve işte oradadır sevdiği uzun süredir beklemektedir onu.Yanına gelip, onu dansa kaldırır.Müzikle beraber uçmaktadırlar adeta.Zaman ve mekanın ötesinde dans etmektedirler.Ona ne kadar değer verdiğini ve daha pek çok şeyi söylemek istemektedir.Ama her seferinde sevdiği onu durdurup "Biliyorum" demektedir.Her şey rüyalardaki gibidir,daha söylenmeden bilinen sözler,sonsuzlukta birşeyler yaratıyor duygusu,tekrar tekrar yaşanan mutluluk anları.Şimdi kimsenin gelmesini istemiyor gibidir Cursed,artık o boyutta değildir sanki.Ama her dansın bir sonu olması gerekmez mi?Bırakalım şimdi dans zamanı olsun,ormanda bir gezinti sürsün başka bir zamanda ve hayallerde.Ve dans ederler salonu dolduran elfler....
Elinin sıcaklığı tüm vücuduna yayılır,şimdi hiç üşümemektedir ve elfler dans etmektedir.Boyutlar birbirine geçmiştir.Zaman geçmişte bir günü göstermesine rağmen her şeyi hissedebilmektedir.Evet oradadır,sevdiği ile dans etmektedir.Gözlerine bakmaktadır ve onların içinde kaybolmakta olan bir elfi görmektedir.Sevgili ne kadar da güzel bir varlıktır,gözlerinde kaybolmaya değer birisidir.Ve elfler dans ederler,müzik ruhlarını okşamakta,tüm dertler bir kenara itilmektedir.Ve elfler dans ederler sonsuzlukta yankılanması için güzel sözler söylerler birbirlerine.Onlarca çift dans etmektedir ve birbirine sevgiden bahsetmektedir.”Biliyorum” demektedir sevdiği Feanor'a.İlk yılların gençliğine uçurmaktadır onu bu dans ve elfler durmadan dans etmektedir.En kötüsü artık geride kalmıştır,artık savaşacak kimse kalmamıştır.Sonsuz ormanda bir salonda elfler dans etmektedir,tasalarından uzak tüm benlikleriyle müziğe bırakmışlardır kendilerini,sevdiklerine yakın daha yakın durmaktadırlar ve elfler dans etmektedir.Müzik sonsuz gibidir ve gece büyülüdür,rütbeler sökülmüştür artık kimsenin düşmanı yoktur,çünkü elfler dans etmektedir.Cursed "Seni seviyorum" asil lady "Biliyorum.Seni seviyorum".Ve yıldızlara daha yakındırlar şimdi.Hani hissedebileceğiniz zamanlar vardır ya yıldızları işte o kadar yakındırlar.Ve elfler dans ederler,birbirlerinin gözlerinde kaybolurlar sonsuzluğun çeşmesinden içmişlerdir artık Yeşil Ormanda bir gezintidedirler.Ve elfler dans ederler sonsuzluğa giden bir gecede Yeşil Ormandaki bir salon parıldamaktadır.O gece salonu dışardan görenler gözlerine inanamazlar ne kadar parlaktır adeta yıldızlar ile bir olmuştur.Ve elfler dans ederler müzik ruhlarını okşarken ormanda bir gezintiye çıkmışlardır......
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 9, 2010 21:56:51 GMT 3
Ateşin Renkleri
Birden ona dönerek konuşur kralı... Rüyadadır: "Sevgi ile çalan sen ozan; Yeşil Orman sensiz eksik olurdu. Biliyorum hep duymak istiyorsun; yeniden ve yeniden: Acaba doğru mu yaptım, istediğim duyguları verebildim mi dinleyen dostlara; diye içinde biriktiriyorsun. Ben kendi adıma mutluyum seni tanıdığıma."
Muile saygıyla eğilir ve geri geri adımlar atarken salondakilere büyülü notaları gönderir mandolininden, kahkahaları ile: "Siz ve dostlarınız için..."
Her güzel rüya gibi sonu vardır tabii ki bunların da. Uyanır; Sabaha karşı... Ateş sönmüş... İçi titrer... Rüyalardan çok az şey aklındadır, bildiği içinde Yeşil Orman ve asil duygular olduğudur. Buna layık olmalı birşeyler yazmalıdır... Dinleyenlerin içini titreten... Hani uzun zaman aralıklarında bir şekilde duygularıyla tekrar buluştuğunda hissettiğin, O serin ruhun: Hala kaybetmediğini anlayıp onu, mutluluğun izlediği hisler. O hisler, o ruh senin yaşama sebebin, geçmiş zaman hikayelerin.
Kendisine yeniden bir ateş yakar, titreyen iç dünyasıdır. Memnundur bakmayın, belki dileği; yanan ateşte bir renk yakalayıp, rüyayı hatırlamak ve az önce düşündüğü gibi bir şarkı çıkartmak. O renkler hemen kendine sözcükler fısıldar mı? Bekler.
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 18, 2010 0:38:50 GMT 3
Buluşmak istersin
Daha önceden bilmediğin, Ama hep dinlediğin; Duygular... Önceden herşey ben, Şimdi ise sen.
Sevgimle yaşatmalı, gözyaşı akıtmalı Eğer başaramazsam bir şarkı ile uzaklaşmalı, Sonsuzluğa, senin yanına.
Orman bizimle; Bak hala seni görüyorum, Rüyalarımda.
Biliyorum buluşmak istersin, Sevgi sözcükleri duymak; Yıldızları saymak, Hikaye dinleyip, gülümsemek; Sonra ormandaki tek ateşin başında, Aşığım sana demek.
Yeşil Orman'da tanıdım seni, Buluşmak istediğim yer orası; Dans ederken elfler, Anlatmak gözlerimle sevgimi, Aşkımı.
Muile ateşe elini uzatmış, sanki birine ulaşmaya çalışır gibi öylece kalmıştır. Toprakla buluşur elleri. Gülümser. Hayat devam eder.
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 19, 2010 23:55:06 GMT 3
Yaşanacak
Orman'ın yeni bir günü. Ateşin rengini, yaydığı ışığı görünmez kılmaya çalışır gibi. O kadim dalların taşıdığı yemyeşil yaprakların ormanından size oynanan bir başka oyun gibi. Gün.
O gün yaşanmak için var, güzelliğini size ispat etmek için midir bilinmez elinden geleni yapar. Sizin elinizden tutar ki kıskandığının siz olduğunu anlayın diye. O Yeşil Orman günü; yalnız kalmaya dayanamaz. Dost sesleri olmadan yaşayamaz.
Muile uykusuz, ama günün başladığı andan itibaren bir kez daha Orman'a hayran. Yakındaki köyden gelen sesler, yaşanacak birşeyler olduğunu söyleyen birileri. Büyük düşünmeye gerek yok, bilmediğin tanrılarla uğraşmaya gerek yok. Oradasın ve yaşanacak bir Orman günü var.
|
|
|
Post by CursedFeanor on Jun 1, 2010 20:38:43 GMT 3
O güzel sabahın içinde kahvaltı öncesi gezinti. Bir yanda ormanın içine yerleşmiş o köy diğer yanda gizemli, ağaçlarla süslü kayalıklar arasından ufak bir gölete dökülüp tekrar nehir olan, şelale. Keşif yapmak için bundan güzeli olamaz. Muile hemen kayalıklara yönelir, aşağılardaki gölet hedefidir.
Gün şelale ile şarkı söyler, gün parıldayan su olur gözlerine "gel" der.Senin yapacağın aklına kazımak o güzel günü, bir şekilde hatırlamak huzuru ihtiyacın olduğunda. Kimseye veya hiçbir tanrıya hesap vermeden "oradaydım ve huzur zaten benimdi" diyebileceği o anları.
Aşağıya inerken kenarına kadar yaklaşır kayalıkların ki hep gözünün önünde olsun o harika doğa. Ozanı bir anda etkisine alan, geçen gece nasıldı onu bile unutturan orman, böyleydir işte.
Göletin başında, serin sularda aksini görmek: O da ne; tüm dostların etrafında o yansımada. Muile ile gülmekte sesleri şelaleninkine karışmakta... Sadece yansımada, o göletteki sihirde; bir kez daha ormanda.
Şimdi göletin kenarında, çimenlere sırtüstü uzanıp ellerini başın ile bir taşın arasına koyarak yukararı bakma zamanı. Gördüğün sular hep oradan, hep o kayalıktan dökülmekte seni hayran etmekte. Güneş hala yükselirken, kimseler dostlar dışında kimseler buraları bilmez iken sen sırtüstü uzanmış "hayat güzel" diyebilirsin, demelisin sadece ormanın hatrına sadece o güzel günün hatrına bunu borçlusun dostlarına.
Muile öyle yaptı hala güneş yükselirken. Sonsuz sular melodilerle,yansımalarla ve bir gökkuşağı ile ona eşlik ederken.
|
|
|
Post by CursedFeanor on Jun 10, 2010 0:28:43 GMT 3
Gökkuşağı
Bu farklıydı, güneş ve su izin verdikçe eğer gözlerinin oyunu değilse gerçekten orada: Gökkuşağı. Belki de yaşamın anlamlarından birine bu kadar yakınsın. Hissedebiliyorsun; şelalenin sana oyun oynadığına eminsin. Öyle bir oyun ki sana söylüyor gökkuşağı, elf:
-Arda'nın sonuna kadar yaşamaya kararlı mısın? -Belki,kimsin? -Benim Gökkuşağı. -Niye böyle bir soru sordun şimdi? -Belki senin benim hikayemi anlatabileceklerden biri olduğunu düşündüğüm için... -Hikayeni dinlemeyi çok isterim. Ben Muile, hikayeler benim yaşam sebebim. -Öyleyse benim hikayemi bilmen gerekirdi. -Beni şaşırtıyorsun Gökkuşağı, buraya ilk defa geliyorum, nasıl bilebilirim. -Ooo ozan Muile; müzik ile bana söyleyen sendin, Bendim hep dinleyen, bendim asıl dostun, bendim boyadığın notalarla. -Dur biraz orada; Ben sırf sen söyledin diye ... yani seni tanıyormuyum. -Sadece bilmeni istedim öyküm basit, senin gibi ozanlarla beslendim; siz söyledikçe renklendim,siz sustukça bekledim.Benim başka bir adım yok sadece Gökkuşağı.
Öylece konuşmanı bitiriyorsun, şelalenin bir oyunu, seni düşündürüyor. Uzanıp gökyüzünü izlemeye karar veriyorsun. Muile öyle yaptığı için sen de öyle yapıyorsun, düşüncelerle gökkuşağı hayallerinde bu sefer gökyüzünü izliyorsun.
|
|