|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 20:53:01 GMT 3
Kabul "Tükenene kadar savaşıp kazanmaya, sonunda kaybettiğin dostunun ardından birkaç damla gözyaşı dökmeye hazırsan bize katılabilirsin" diye cevapladı sınır muhafızı, IronFist'i. Ve tabii onun orada olma sebebini gayet iyi biliyordu. Ne derse desin her türlü zorluğa katlanacağından emindi lakin "birkaç damla gözyaşı" konusunda şüphe ediyordu: Elvenil'i kaybedecek olsa birkaç damla ile yetinir miydi? ________________________________________ Bir IronFist'e bir Elvenil'e baktı sınır muhafızı. Zaten bir sınır muhafızı olan Elvenil'in gözlerine sorgularcasına bakıyordu. Bu demirci için endişe eden gözlere bakarak, IronFist'in sözü almasına fırsat bırakmadan devam etti: "Cevap vermene gerek yok. Sen işimizi zorlaştırırsın: İyisi mi atölyende güvende kal, Bize bir müttefik dost olarak orada daha faydalısın." IronFist aklına gelen ilk kelimeyi söyledi, kızgındı." Beni ne sandın? Dün eline kılıç alan o çocuklardan biri mi!?! Evet sevdiğim şu elf kızı için buradayım, ama bil ki ben de zorlu zamanlar gördüm, yeri geldi çıplak ellerimle boğuştum. Beni kabul edene kadar konuşmaya devam edecek değilim. Tek söyleyeceğim Elvenil'in ve sınır muhafızlarının yanında savaşacak bir eski toprak olduğumdur. Umarım beni daha fazla zorlamazsın!" Sınır muhafızı kabaca "Ne desem vazgeçmeyeceksin inatçı adam." Elvenil, sınır muhafızına:"Artık çok geç, IronFist'in kararı kesin. Benim yaşamımı seçti." IronFist, Elvenil'e: "Benim için en değerli olanınkini." Sınır muhafızı, ikisine: "Daha neler göreceğim, Valar. Kabul!"
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 20:57:10 GMT 3
Ozan Muile, Yeşil Ormanda yazdığı bu şarkıyı , gittiği her yerde özel bulduğu dostlarına mutlaka söylerdi. Keyifle dinlenirdi sihirli mandolin ve büyü notalardaydı. “Elvenildi kızın adı,Yeşil ormanda yaşamaktaydı.” “Onun sınırlarını korurdu,tek bildiği yaşam buydu.” “Ailesinden gelen bir yaşamdı bu,Onlarca tehlikeyle yaşadı yıllar boyu.” “Bir yaşam öyküsü olurdu bu,ama benim anlatacağım aşk öyküsü oldu mu” “IronFist demirin ustasından öğrendi,zırhlar birbiri ardına şekillendi” “Onun bildiği yaşam da buydu,kılıçları tezgahına ardı ardına koydu” “Kalkanlar onun elinden geçti,ateşi dostu bildi” “Pek çok elf onu sevdi,o işinin ehli idi” “İşte bir savaş sonrası demirci dükkanı,Kılıcını ona verdi” “Elvenil’in değer verdiği kılıcı,bir hazine gibi biledi” “Konuştular bir süre,kimsin nasıl girdin yaşamıma diye” “Kılıç keskinleşti,içlerine sevginin eli değdi” “Daha sınıra gitmesine çok vakit vardı kızın,şehirdeydi kışın” “IronFist isteği onu tekrar görmekti,tekrar konuşmak cesur olan ile” “Birkez sevginin eli değmişti içlerine,mutlaka konuşacaklardı yine” “Günler geçti,ama birbirlerinin düşüncelerinde zaman durmuş gibiydi” “Kılıcın keskinliği her ikisini de etkilemişti” “Sonra bir salonda,aydınlık bir gecede tekrar karşılaştılar” “IronFist tüm cesaretiyle ona elini uzattı,müzik onları çağırmaktaydı” “Elvenil müziği dinlerken,kalbini bu gence verdi” “Dans ettiler o salonda,tüm dostları tüm gece boyunca” “Ve ikisini bundan sonra ayrıcak bir güç yok gibiydi” “Gençliklerinin ilk kışı böyle mutlu geçecekti,” “Her gün demirci dükkanında birisi aranacak gibiydi” “Tüm orman keşfedilmek için onların elindeydi,aşklarının olduğu gibi” “Her gün sevgiyi büyüttüler, o kış unutulmayacak günleri getirmişti” ve mandolin konuşur bu dizelerden sonra şarkıya devam eder Muile “Laaakiiinnn geldi çattı ayrılık vakttiii” “Elvenilll uzaklara gidecektiii” “Kış bitmiş bahar gelmişştiii” “Aşkınnn mutluluğunu özlem istemişştii” Notalar,Notalar… “Elvenil bir sınırrr muhafızıydı,zor bir yaşamı vaaarrdı” “Ama hiç bu kaadaar,düşüüncellii olmamııştııı” “IronFist çeliğe ve ateşe hükmetmekteydi” “Ama hiç bu kaadaar,yalnııız olmamııştııı” “Her gece,her güündüz mutlulukkk isteği” “Sonunda bir yolculuk IronFist için geldii” “İşte bu yolculuğun sonunda birbirleriniii buldulaaar” “Şimdi tekrar mutluydulaaar,Sınırda yaşamlarını kurdulaar” Notalar,Notalar Not:"Ormanda Bir Gezinti" isimli hikayeden alıntıdır.
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 20:58:55 GMT 3
Zaman durmuştu. "Kabul! Kabul! Kabu....". Sınır muhafızının sözleri adeta yankılandı komuta çadırının içinde. Dışarıdan gelen güneş ışığı huzmeleri çadırdaki diğerlerinin değil de sadece iki elfin üstünde gibiydi. Elvenil ve IronFist birkaç adım attılar birbirlerine doğru ,elleri tam birbirine değecekken, aralarından geçerek dışarıya hızla yönelen ve zamanı tekrar çalıştıran bir başka sınır muhafızı oldu. Gün ışığında karanlık bir gölge gibiydi, bu savaşçı. Elvenil bir an onun ardından baktı ve "Bizim istediğimiz bu." sözleri dökülüverdi. IronFist bu sefer elf kızına ulaşabiliyordu. "Hep beraber olacağız, düşman bu ittifaktan korkacak cesur kız". Elvenil bu sefer IronFist'in göğsüne başını dayayarak "Sonsuza kadar" diyebildi. Adeta ondan güç almaya çalışır gibiydi. Demirci gülümsüyor ve sevdiğinin saçlarını okşuyordu. Artık onlar için yol belliydi: Sınır muhafızının yaşamı. Tüm bunlar olurken komutan olduğu belli olan, IronFist'i kabul kelimesi ile mutlu eden sınır muhafızı çadırın bir köşesine gitmiş ayaküstü masanın etrafında haritaların içinde, birkaç elfle hararetli bir tartışmaya girmişti bile. Elvenil ile IronFist dışarıya yöneldiler. Komutan arkalarından seslendi ve gülümsedi: "Sınır muhafızının yaşamı, unutmayın bunu". İkisi artlarına bakıp duraksadılar: Bir ağızdan cevapladılar "Elbette komutan!" Dışarıda bekleyen az önceki gölge gibi geçen elfti.
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 20:59:37 GMT 3
DarkFang
O anki mutluluk duygusu ikisi için de yeni bir hayat gibi, bir dönemin başlangıcı gibiydi. Zor zamanlar geçirmişlerdi, uzun yıllar Elvenil görevden döndüğünde görüşebilmişlerdi ama artık IronFist ile aynı kaderi yaşayacaklardı. Mutluydular. İkisi de uzun süredir Arda üstünde yürüyorlardı, yıldızlar altında yaşamışlar, ilk güneşin doğuşunu görmüşler çağlara meydan okuyup bu günlere gelmişlerdi, sevdikleri olmuştu ama bugün başkaydı. Bugün dünyanın bilmesi gereken kaderlerini ellerinde tuttuklarıydı. Sevgilerini, aşklarını sıkıca kavrayıp bırakmama kararlılığı; ikisinde de bunu görebiliyordunuz. Ve dışarıda onları karşılayan karanlık elf bunu zaten görebiliyordu...
"Adım DarkFang, bir ejderhanın ismi, belki onun kadar bilge olmayabilirim ama Elvenil'in yanında savaşacaksan,benim sırtımı koruyacaksan seninle biraz, yoo çok işim olacak..."
IronFist'in yüzündeki gülümseme yerini ciddiyete bırakmış ve tüm ilgisini bu tepeden tırnağa büyük bir savaşçı olduğu belli olan adama çevirmişti.
Cevapladı: "Tüm istediğim zamanı geldiğinde gerekenleri yapabilmek DarkFang."
Elvenil: "Evet IronFist'e güveniyorum."
DarkFang kılıcıyla işaret ederek:"Bu ormanın sınırlarını en iyi sen bilrsin Elvenil, sence sırf fizik gücü yeterli olacak mı, pekçok hile, tuzak ve numara öğrenmeli, sence başarabilir mi?"
Elvenil, DarkFang'a doğru elini uzatarak: "Öğrenmesini sağlayacağız, sağlamalısın."
DarkFang sonunda gülümseyerek: "Çok işim olacağını söylememiş miydim? Evet IronFist, bu hepimiz için en iyisi olacak"
IronFist bu kez: "Sizinleyim,sonuna kadar DarkFang!"
Elvenil: "Komutanı duydunuz bu bir inat meselesi"
DarkFang "Evet Haklısın Haahaa haahaaa" kahkalarına hakim olamaz ve Elvenil ile IronFist de. "Hahaa haaaha.........." " Hahhaa evet haahahaaa."
Yeşil Orman sınırlarında bu kahkahalar dostlara bir ümit, mutluluk olacaktır. Bu üç sınır muhafızının zorlu yaşamlarında unutulmaz anlardan birisi olacaktır.
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 21:00:38 GMT 3
Yalnız bırakıyorum
"Bunca yıldır bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum. Siz ikiniz gerçekten de yaşamı biliyorsunuz." DarkFang göz kırparak uzaklaşmaya başlar. Birkaç adım uzaklaşır ve ardında kalanlara seslenir;"Bugün başlamıyoruz, düşünceleriniz karışık olmalı IronFist, sizi yalnız bırakıyorum...". DarkFang ormana uyum sağlayarak gözden kaybolur.
İkisi ardından bir iki dakika bakarlar. Ve sonunda birbirlerini duyabileceklerdir. Sanki aynı anda yeni dünyalarına bakmak için yüzlerini çevirirler. Tek gördükleri aşktır. Elleri birbirlerini uzun süre sonra bulmuşçasına bir kez daha buluşur.
IronFist şimdi her şeyi daha iyi gördüğüne ikna olmuşçasına, "Evet haklıydın Elvenil bu yaşamı seninle yaşamalıyım, yoksa hiçbir zaman bilemeyecektim..."
Elvenil, adamın yanaklarına parmaklarını dokundurarak: "Yalnız bırakıyorum dünyayı, sadece seni seçiyorum içinden."
Ormandaki o güzel güneşli gününün müziğini dinlemek zamanıdır şimdi. Tüm istedikleri onlarındır artık.
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 21:02:05 GMT 3
Muile Gün batmadan daha zamanları var. Bin bir nefis kokulu kır çiçeğinin sarmaladığı aşk, sonsuza kadar onlarda kalacak canlı bir resim gibidir şimdi. Koku... Dokunuş... Gerçek bir resim. Vücutlarına çizilmiş renk ve şekiller: O renkler ışığın renkleri, şekiller birçok eski hikayenin... İki kadim elf niye böylesine zor bir yaşamı seçiyordu, merak edenler çoktu. Niye aşklarını güven içinde yaşayacakları ormanın derinliklerinde sürdürmek yerine her an tehlikenin olduğu sınırdaydılar? Ozan Muile : "Şimdiye kadar bunu cevaplayamadım, bu bir sır gibi. Tüm hikayelerini tüm geçmişlerini bilmem lazım. Gel gör ki ben sadece basit bir ozanım. Hahaha HaaHaa..." Ateşbaşındaki büyüden uyanmış gibi: "Sen bir şekilde öğrenirsin, hikaye anlatıcıyı ve hatta CursedFeanor'u bile tanıdığın söylentisi doğru mu?" Muile, büyünün tekrar yerine gelmesi için mandolinine dokunur : " Dostum şimdiye kadar kimseyi tam olarak tanımadım, belki kötü bir ozan olduğumu düşünebilirsin: Ben kendimi bile tam tanıtamadım sizlere. Bendeniz ozan; asil ve asil olmayanlar ile ilgili çaldım, onlarla söyledim. Niyetim biraz sohbet... Aklıma bir şarkı geldiğinde yine de sizin için söyleyeceğim." Notalar, notalar.... Renkler, kokular, bir dizi dokunuş, vücuttaki o şekiller; hissedebilen, Yeşil Orman'ın ücra köşesindeki bu köy halkının gönüllerinde, ozan Muile'nin notalarıyla, tüm sevgisi ile.
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 21:02:41 GMT 3
O Arda'nın sevgili ormanı, muhafız onunla yaşar ondan alır gücünü.
O elflerin sınır muhafızı, Yeşil Orman onunla yaşar ondan alır gücünü.
Hayatı yaratır Yeşil Orman, içinde yaşayan onunla düşünür, içinde yaşayan elftir; onu duymak için yıllarını verecektir. Anlaştıklarında bir başka can ile tekrar başlayan müzakereler: O canlılar bir filiz, bir elf... Sınır muhafızı adımını attığında dışarıya; ormanın son ağacının koruması dışına çıktığında o büyük anlaşmanın değerini bilir: Gerektiği gibi savaşacaktır. Ardında tüm orman vardır.
"Sence değerli olan?" "Sen" "Sence vazgeçemeyeceğin?" "Sen" "Yeşil orman için?" "Sevgi" "Sevgi ne?" "Adın"
"Elvenil söyle bana hiç Yeşil Orman'ı ardında bıraktığında sorular soruyor musun?" sırt üstü uzanmış gökyüzüne bakarken konuşmaya devam ettiler. "Evet." "Ve?" Kısa sessizlik sonunda, Elvenil keskin sözcükler seçer: "Biliyorsun,sen de hissediyor olmalısın. Onun şefkatini nasıl olup da keskin bir çeliğe dönüştürebileceğimi soruyorum..." IronFist içini çeker: "Atölyede bu kolay Elvenil, savaşı gördüm, çatışmaları gördüm ama kaç yüz yıl geçti ki uykuda gibiydim. Aslında bu orman ile birlikte bir rüya gördüğümün farkındayım şimdi." Elvenil gülmeye başlar "Evet senin de hissetmen gereken tam olarak bu." "Evet, evet...... Eveeeett. Orman için çatışmayı göze alan sen Elvenil, sen bana ilham kaynağı oldun. Sen sevginin gücüyle savaşan sınır muhafızı, çeliği bin kat güçlendiren senin iraden. Hissediyorum."
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 21:05:27 GMT 3
"Evet, güçlüyüm ve korkmuyorum." "Onun için söyledim zaten. Hiç bıktığın oldu mu? Başkaları savaşsın artık dediğin?" Muile mandolinine hızlıca vurdu ve dinleyenlere seslendi: "Evet bayanlar baylar sizce?" "Sizce Elvenil bir cevap verecek mi uykulu gözlerle dinleyen hanım?" Diğerini işaret ederek: "Cevabı bildiğini düşünüyorsun, çok gün görmüş olan." "Size kızamam, daha önceden bu kadar sıkıcı bir öykü dinlememiştim diye düşünen gençler. Ben kötü bir ozanım. Gel gör ki onları anlatmaktan başka çarem yok. Aklımda dönüp duran tek hikaye onlarınki son günlerde ve mandolinim bana ihanet edercesine o notaları çalmaktan başka birşey yapmıyor. Soruyu boş verelim..Beni..." tam garip sözlerine devam edecekken Muile, kaldığı yerden notaların devamını duyarlar. Biri, karanlıkta flütü ile notaları çalmaktadır. Herkes etrafına bakınır. Hepsi bir dakika içinde biter flüt susar Muile mandoline dokunur: "En ağır zırhlar, derdi birisi hatırlıyor musun IronFist?" "Bir kişiden duymuştum." Elvenil başını diğer yana çevirip "İşte bıktığımda, pes edeceğimi sandığımda; beni sarıp sarmalardı göz pınarımın en ağır zırhları." IronFist güven veren sesi ile "Artık yanındayım." Birkaç dakika sonra silahlarını kontrol edip, bir yürüyüşe çıkacaklardır. "Bastığın her yeri görmeliyim, kanın toprakla karıştığı yerleri ve ardından ağladıklarının hikayelerini bilmeliyim Elvenil." Elvenil gülümseyerek eliyle, ardlarında, aşağıda kalan ormanı göstererek " Uyandın mı uykucu, Son savaşın kaç yıl önceydi" IronFist biraz kızgın: "Biliyor olmalısın ben de..." Elvenil bir an durup gözlerinin içinde o kadim günleri görmek istercesine bakar: "Biliyorum."
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 21:06:09 GMT 3
Belki yüzyıl zamanları olsaydı gözlerdeki yolculuğa devam ederlerdi. Ama sınır muhafızının zamanı buna yetecek gibi değildi."DarkFang, en kısa zamanda seni test edecektir IronFist. Yanlış anlama onu, senin ne kadar değerli olduğunu biliyor olmalı, sadece bu uğurda yitip gidenleri düşünüyor olmalı". Çiçeği burnunda muhafız yanıtlar:"Onun dediklerini yerine getireceğim. Ve kesinlikle sizlerin yanında o iblislere karşı geleceğim." Elvenil başıyla onaylar.
Tekrar bulundukları tepeden ormanı işaret eder Elvenil: "Bak sevdiğim, onu hissetmenin en güzel yolu...". IronFist bir adım geride dururken tek duyduğunu söyler: "O ormanın kokusu,sen...". Elvenil ardına omzunun üstüne yavaşça çevirerek başını gülümser. Devam eder IronFist : "Ve bildiğim her güzelliğin bir yansıması, o orman ve sen." Elvenil başını IronFist'in göğsüne dayamış onun sıcaklığını hissetmenin keyfini çıkartmaktadır şimdi.
O gün iki sınır muhafızının en huzurlu günüdür. İki kadimin belirsiz geleceklerinin endişesini duymadan birbirlerine sıcaklıklarını hissettirdikleri gündür.
Heyecanla: "Gün batışını şu eski gözetleme kulesinden izleyelim." Merakla:"Hani neredeki" Yerinde duramadan:"Takip et beni" Gülerek:"Tek yaptığım bu" Hisli:"Ve bundan dolayı mutluyum" Onaylayan:"Ben de."
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 21:07:06 GMT 3
Akşam meltemi
Onlar kulede izlerken güneşi, akşam meltemi eşlik etti. Birkaç dost sesi yankılanırken akşam melteminde hepsi sınırdaydılar. Birisi kılıcını akşam melteminde sözcükler yazmak için kullandı. Biri mandolini ile notalarını yolladı ormana doğru. Komutanlar etraftaki adamlarına birşeyler söyledi. Ateşler yanmaya başladı, akşam melteminin dokunuşuyla çatırtılar çıkartan yanan dallar, bir parça ormandı.
O kılıcını sözcükler yazmak için kullanan DarkFang'dı. Dostlarının adlarını sınıra yazdı, akşam meltemi ve kılıcı ile. İki aşık kulenin tarihinde yerlerini aldı, iki sınır muhafızı bir başka gözle baktı ilk defa güneşe o kuleden: sadece o gün için; aşkla.
Akşam meltemi sınırdaydı, bir başka akşama kadar Ortadünya'nın göreceği en güzel rüzgardı. Sınırda, muhafızlar ateşlerin etrafında bir kez daha içlerine çektiler akşam meltemini; kendilerine verilen en güzel hediyelerden birini...
Her şeye razı akşam meltemi bölünüp birleşmeye, kılıç darbelerine, ateşlerde eriyip gitmeye... Hep istediği gibi elf kızının saçlarında dolaşan, onlara tapan; akşam meltemi. Sınırda akşam meltemi muhafızlarıyla baş başa bir günbatımında.
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 21:08:18 GMT 3
Ateşböcekleri
Muile, mandolinin tellerine dokunmayı bıraktığında; etrafındakilerin, adeta sınırdaki muhafızları gördüklerini, o günü yaşadıklarını her hallerinden çıkartabiliyordu. Kendinden gurur duyarcasına gülümsedi: "Fena değil"
"Ateş başında tek hatırlanan onun ve dostluğun sıcaklığı olsa gerek. Bir bakalım büyülenmiş sohbet arkadaşlarım ben kötü bir ozan mıyım, bir iki kelime bekliyorum sizlerden, tek dileğim bu."
Muile yüzündeki gülümsemeyi silmeden mandolinini yanına bıraktı. Kimse konuşmayacak mıydı?
Akşam melteminin esintisini hissetmek için notalar şart mıydı? Bir Sınır muhafızının yaşamı hiç IronFist'inki gibi başlar mıydı? Yoksa bunun palavra olduğunu söyleyecek biri karanlıktan çıkıp ateşbaşında kendini gösterecek miydi?
Muile, gülümsemeyi o andaki düşüncelerinin ağırlığı sebebiyle silip attı. Düşünceli düşünceli karanlığa bakmaya başladı. Aklında şimdi neler dolaşıyordu: Gün yüzü görmeden ölen bir elf olabilir mi? Karanlığın içinde yitip giden, birkaç dostuyla onurlu sona ulaşan bir kahraman...
"Sınır muhafızlarına layık bir hikaye anlatmaya çalışıyorum, umarım dinlemeye devam edeceksiniz." Son kelimeleri söylerken ayağa kalktı ve etrafındakileri selamladı. Tam o anda etrafındaki gurubun ardında karanlıkta ufak parıltılar gözüne ilişti. Sanki ona gülümsemeye devam etmesini büyünün böyle güzel olduğunu söyler gibiydi bu titreşen parıltılar. Muile dayanamadı hüznün içinden tek bir söz daha söyleyebildi "Ateşböcekleri hiç bu kadar...Ahh evet mükemmel." Etrafındakiler bu çılgın adamın tamamen delirdiğini mi düşünüyordu, yoksa onlar da deli miydi?
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 21:08:52 GMT 3
Sessizlik içinde geçen bir nöbet. Orklardan ses yok. Belki bir gün daha bekleyecekler. Belki bir yüzyıl sonra dehlizinden çıkacak Balrog, can yakacak, bir krala yenilecek belki de. Sınır muhafızı nöbette, hep bir başkası hep orada sınırda.
Neler oluyor karanlık bir gecede Orta Dünya'da anlatmayacak mı ozan. O bilmezse kim bilebilir ki. Onun görebildiğini bu gözler görebilir mi? Hiç sınır muhafızını ondan iyi tanıyan olabilir mi?
Ozan Muile'nin yavaşça bir köşeye çekilişini izlediler ateşbaşındakiler, şimdi yalnızdılar, düşüncelerle. Kimse bir iki dakika tek söz edemedi. Neden sonra "Geç oldu" diyerek hiç umursamaz şekilde ayrılmak için biri hamle yaptı. "Evet geç oldu, onları hatırlatmak için gerçekten geç oldu" diye söylendi her halinden eski bir asker olduğu belli olan adam. Ayrılanlar, bir bir dağılanlar, ve ateşin sönüşü...
"Bir başka gece olduğunda yine gelecekler, en karanlık gecelerde gelecekler."
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 21:09:32 GMT 3
Kendine anlatacaktı
Ozan Muile sönen ateşin ardından ve gidenlerin rüzgara karışmasından sonra kendine anlattı sadece. Sadece kendinin duyabileceğini düşündüğü için anlattı. Kimsenin bilmediği, Elvenil ve IronFist'in o gece hissettiklerini tahmin etmeye çalışırcasına anlattı.
"Biliyorum, güçlü olduğunu söylemiştin. Sadece bilmediğim bu yaşamda nasıl güçlü olunur Elvenil. Bu bir savaş olsa anlarım."
"Günü ve geceyi; yaşadığın her bir Orta Dünya anını onun doğasını anlayarak, onun içinde senin yanında olup sana karşı olanları algılayarak güçlü olmalısın. Anında karar verip pişman olmamalısın. Suçlu olmaktan korkarak yaşayamazsın, en rütbeli sen isen karar vereceksin. Yok değilsen emirlere uyacaksın. Unutma hayatta kalmak tek amaç değil."
"Hayatımızı kaybetmemiz bir şeyleri düzeltecekse...."
"Evet bunu biliyorum, çünkü gözlerimin önünde ölenler bizim yaşamamız; Elvenil ve IronFist'e bir gece daha vermek için savaştı."
"Sıra bizde mi?" IronFist Elvenil'e sarılarak.
"Bu gece değil"
"Kolay teslim olmam"
"Biliyorum IronFist. O çeliğe hükmeden demirci değil misin sen." Bir an gözlerini görmek için elleri ile boynu ile omuzları arasından tutarak, gülümseyerek.
Sanki önceden yapılmış bir veda gibi. Sanki birlikte oldukları yeni hayatlarına başlangıç gibi. Öpüşürler. Anlaşma tamamdır. Kimsenin bilmesine gerek yoktur. Onlar sadece birbirlerini düşünmeyecektir; onlar artık sınır muhafızının yaşamını beraber yaşayacaktır.
"Peki nasıl olur da benim bunları düşünmeyeceğimi sanırlar, ben bir muhafızı tanımaz mıyım? O kadar rahat içinde yaşayan boş biri miyim? Onları tanıdığım için şanslıyım, bu yaşamı çekilir yapıyorlar."
Muile derme çatma çadırına yönelir kendisi için ayırdığı gecenin ilerleyen kısımlarını biraz da orada geçirecektir. Rüzgar sesi dışında artık hiçbir ses kalmamıştır. Ne bir ateş ne bir dost; soğuk rüzgar dışında, kendinden başka: Kendine anlatacaktı...
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 21:10:09 GMT 3
Korku
Gecenin içinde kaybolup gitme, bir daha mandolinden çıkacak notaları duyamama... Mandolini hissedememe, tek bir alkış tek bir söz duyamadan karanlıkta kaybolup gitmesi sözcüklerin. Korktuğu bu mudur?
Gülümsese gecede, bir ışık olur mu? Elleriyle yüzüne dudaklarına dokunsa ozan gülümsemeyi hissedebilir mi? Kaybolup gitmez mi?
"Onlar kaybolmadılar, benim gibi Orta Dünya'da birer gülümsemeydiler. Işıkları hep aydınlattı hep yol gösterdi. Onlar Yeşil Orman'ın sınır muhafızları hikayeleri yüzümde hep bir gülümseme"
Ya bir gün Yeşil Orman düşerse, ya tek sınır muhafızı öteki güne sağ çıkmazsa. İşte gece o zaman başlar, işte o zaman yazmam gerekir karanlıkta. Yüzümdeki gülümsemeyi mürekkep yapıp mandolinimi kalem, taşlara yazmalıyım. Bin yıl sonra o taşların yakınından geçenler duymalı sihirli sözleri, öyle ki bir gülümsemenin değerini bilmeli, acı bile olsa anlatılmalı onlara kahramanların hikayeleri.
İşte korkum yazamamak o taşlara, bir türlü gülümseme gelmezse mürekkep biterse: Korku... Çok soğuk... Bıçak gibi... Yazamama korkusu; notalarla.
|
|
|
Post by CursedFeanor on May 7, 2010 21:11:02 GMT 3
Nihayet bir ses
Sonuçta bu benim elimde, kaderimi elimde tuttuğum ne ölçüde gerçekse taşlara yazı yazmak da benim elimde. "Bu ses..." Evet nihayet bir ses. Rüzgarın soğuk sesi... Sonuna kadar içine çekmeli.
"DarkFang, DarkFang..... DarkFang....Rüyada mısın?". Gururlu yıkılmaz asker. Sen en basit gözlerin bile görebileceği temsilcisin. Sen yüzyıllarca gelen geleneklerin kanıtısın. Sen bir Yeşil Orman muhafızısın. "Hiç sevmedin mi başka birşeyi, ayrılmadın mı senelerdir sınırdan?"
Muile'ye müttefik olan ses mandolinine parmaklarını götürmesi için emir vermektedir. Daha önceden yalnızlığı çağrıştırdığını düşündüğü ses artık tek dostu olmuş gibidir.
"Gazap olsun o zaman... Gurur olsun o ses... Tanrıların varlığı olsun... Kaderini çiz desin sınır muhafızına!"
"DarkFang, DarkFang.... DarkFang....Rüyada mısın?"
|
|