Post by CursedFeanor on Jun 19, 2013 10:35:50 GMT 3
Europa
Her türlü yazın elinin altındaydı. İnsanlar akıllarında ne varsa aktarabiliyordu. Eski kaynaklar da yeterince güzel bir gelişim hikâyesi sunuyordu. Lakin hala bir sorun vardı: Ve bu giderek büyümekte olan bir sorundu. Medeniyetlerinin nasıl bu noktaya gelebildiğini anlamak hala çok zor bir soru gibiydi. Yaptıklarını veya yazdıklarını duyurabilenler tek kaynak olamazdı, bu bir fısıltı olmalıydı. Bu, insanların arasında yayılan bir cümle, unutulup giden biri olmalıydı.
Bağlantıyı bir anlığına kesti. Bağlı olan herkes odadan ayrılırken, Son sözlerini söylemek istiyor gibiydi. Bizimki duymasa da aralarında O’nun hakkında söylenti gibi konuşmalar almış başını gidiyordu.
“Yine tozlu raflardan birine, birilerinin anılarına gömülmüştür.”
“Bir şey arıyor ama hepimiz gibi değil.”
“Aslında bizleri bir yük gibi gördüğünü düşünmeye bile başladım.”
“Tek sevdiği o tozlar.”
…
Ve binlerce cümle birkaç saniyede, yankılanıyordu madde’nin insan eli ile kontrol edilebildiği yerlerde ve o anda bağlı olanlar arasında ve bağlanacak olanların ilk değerlendirme listelerinde. Curie ise tutkun olduğu bu adamın neler ile uğraştığından emin olamamanın acısını çekiyor gibiydi. Sadece fısıldayarak konuştuklarının duyabileceği, okuyabileceği mesajı gönderecekti: “Off Centauri neyin peşindesin, niye sana uzak yaşadığım hissinden kurtulamıyorum.”
Bu son mesajı, Centauri ve Curie’nin ortak arkadaşı olan Planck’ı daha bir düşündürüyordu. Giderek bu iki insanın çektiğinin genelde yaşanıp yaşanmadığını düşünmeden edemiyordu. Oysa o ikisi çok özel insanlardı onun için öyle ki ortada bir sorun varsa ki öyle görünüyordu, diğer fısıldanan insanlardan öte, sorumluluk duygusunu giderek artan bir biçimde hissediyordu. Curie’ye sadece onun eline geçmesini umduğu mesajını görüntülü olarak verecekti:
İzin aldığında görüntüsü Curie’nin şehirdeki çalışma ofisinin boş salonundaydı. Bu salon bomboştu. Sadece iki beyaz duvar ve iki camdan duvar vardı burada. Sadece sanal dünya ile var olan dekor istediğiniz anda değiştirilebiliyor. Güvenli girişine izin verilen sanal konuklar burayı olması gerektiği gibi görebiliyordu. Bu seferki dekor siyahın hakim olduğu, deri koltuklar ve can sıkıcı bir 20.yy ikinci yarısı nostaljik ofisti. “Sanki iş görüşmesi için geldim” derken Planck, Curie duvarda asılı duran dart oklarına bir yenisini katacaktı. Hedefin Centauri olduğuna yemin edebilecek olan konuk, söze girdi:
“Bu güzel karşılama gözlerimi yaşartıyor, Europa’da her şey karanlık mı olur bu zamanda?”
“Kendini karanlıklarda hissedenler için, evet.”
--------------------------------------
“Son mesajın ile bardak iyice taştı, uykuya daha çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlar aklıma geldi ve yine mi diye içimden geçirdim? Dünyada bulunduğum bölgede şu an karanlık zaten, o yüzden şu sorunu burada çözmekten başka bir isteğim yoktu. Hah! Ne görüyorum tasarım uzmanımız yüz yıl geri gitmiş.”
“Onu bulabileceğim zaman dilimini bana söyle Planck sevgili dostum. Okuduklarının adlarını, söylediklerini ve belki neyin peşinde olduğunu, söyle bana ki kendi bildiklerim ile karşılaştırabileyim.”
Adam, gözüne kestirdiği bir koltuğa yerleşip çok önemli bir anlaşma öncesi, ağırlığını koyan bir uzman havası verdi.
“Bilirsin benim işimde anlaşmaları yapıp gizliliğini sağlamak çok önemli.” Genç kadın umutsuzca gelecek cümleyi bekliyordu. “Yok, yok seninle gizli bir anlaşmaya girmeyeceğim maliyeti çok fazla bunun bana. Adına uygun bir araştırmacı insanın bulamadığını bulduğumu ima etmiyorum da.”
Curie bu sefer adama kızgın: “Peki söyler misin bu basit bir şey mi? Yani bir proje bir heves mi, niye durduk yerde bağlantıyı kesip o tozlarla uğraşıyor.”
Planck istediği görüntüyü camlardan birine yansıtacaktı: “Şu pencereye bak sevgili dostum, ne görüyorsun?”
Pencereden görünen Dünyanın güneşe bakan yüzüydü. “Dünya, evimiz.”
Planck ayağa kalkmış, kadının yanından geçip sırtını, dönmüş konuşmaya başlamıştı: ”Evet burada gördüğün gibi huzurlu değildi elbette, bir geçmişten kurtulup sana güzel yerleşim yerinde ulaşan ben diyorum ki Centauri uzun zamandır Europa’nın dışında geçmişte yaşamanın yollarını arıyor.”
“Hayır. O benimle mutlu olmalı, geçmiş demekten vazgeçmelisin, bu bir kuruntu, geçici bir şey olmalı.”
Adam tam sırtını döndüğünde kadın sesli bir uyarı mesajı ile irkilmişti, dehşet içindeki bir yüz ifadesiyle ve sesi titreyerek, bir şey söyleyecek oldu ki, Planck söze girdi: “Yanında ol!”
-------------------------------------
...
*The Cardigans-Communication
"Yolda, metroda çalan şarkı tıpkı bunun gibi bir şarkı idi. Yolda, Centauri'ye giderken Curie."
...
----------------------------------------------------------
O nasıl bir öfke
Bağlı oldukları sanallıkta, bir gün boyunca görülmeyeceğini söylüyordu, Centauri. Bu yaşamda geriye gitmek demek olabilirdi. Bir Europa günü boyunca kimse ile konuşmayacağını, tek bir bağlantı, tek bir ses bile duymak istemediğini ilan etmişti. Şimdi her şey anlaşılacaktı. Şimdi kimin gerçek olduğu, neyin önemli olduğu… Ve tüm gerçekliği ile soğuk yüzeydeki evine konuk alıp almayacağı ortaya çıkacaktı.
Curie’nin aklında binlerce soru, hala tam bir çözüm bulamadıkları şu birkaç dakikalık yolculuk ile giderek yoğunlaşan öfke. Öfke çünkü kendinden ayırıyordu ve diğerlerinden ayrılmasını anlasa bile, ondan ayrılmasını anlamak istemiyordu. İşte sonunda, işi iyice yokuşa sürmüş tam 1 günden söz ediyordu. Dünyadaki sevdikleri için ise 3,5 gün demekti bu. Acımasızlaşıyordu. Garipleşen diğer benzer durumdakiler bile 1 Europa günü kimse ile görüşmeyeceğini söyleyen birini duymamıştı.
Ve yolculuk sona erdiğinde, gerekli giriş kodlarını sözler ve mavi gözbebekleri ile ifade ettiğinde Curie’yi görenler “O nasıl bir öfke” demekten kendilerini alamayacaklardı…
-------------------------------------------------------
Toplumları
Birbirini izlemekten, fikirleri paylaşmaktan ve maddeyi yönetmekten zevk alan, yaşamlarını bunun üstüne kurmuş bir Dünya 21.yy son yıllarını yaşayan insan topluluğu idi bu. Pek çok fikirsel gelişim, teknoloji ile bir arada gelişmiş, kimi terk edilmiş düşünceler bile tekrar değerlendirilip, mevcut sistemler tekrar tekrar değişime uğratılmış, sonuçta insanlığın devamı sağlanabilmişti. Teknolojik gelişmeler; ekonominin işleyişini kökünden değiştirmiş, ütopya olarak görülen refah toplumuna yaklaşılmıştı.
En büyük sorun yüzyılın başında doğaya verilen kalıcı zararlar gibi görünüyordu. İnsanların çektiği acılar da hala yaşı ileri olanlarca dile getirilse de yeni sistemlerde bunlar inanılmayacak kadar korkunç olan geçmiş olarak görülüyordu. İnsan doğasında olduğu söylenen bencillik kontrol altına alınmıştı.
Özel mülkiyetin tamamen reddi olmasa da topluma değer vermek birinci kural olmuştu. Kimse topluma sırt çevirmemeliydi ancak özel seçimlerinde kimleri kaybetmek istediğinde hala özgür olabilirdi. Kimdi bu toplum, dayatıyor muydu bazı kuralları? Buna yanıt olarak sadece tercihleri size bıraktığını söyleyebilirdik. Kimseye zarar vermeyen yaşantınızla hala bir birey idiniz. Ancak sanal puanlarınız toplum için kullanıldığında bir o kadar daha puan sanal dostunuz olan toplulukça size geri dönüyordu. Bu karma gibi bir şeydi.
Böylesine özgürlük içindeydiler ama yine de yine de sorunlar insanlar için vardı. Dünya toplumları, teknolojinin sağladığı olanaklarla, beslenme ve barınma başta olmak üzere temel ihtiyaçları karşılıyordu. Ve tabii ki iletişim çağının getirdiği sanallaşma eliyle doğan bir kültürel şok ile yeniden doğan topluma katılma süreci sağlanmıştı. Güneş sisteminin sağladığı olanaklar kullanılmış kolonileşme, ekonominin yeni uğraş alanı olmayı başarmıştı. Bilim ve sanat en büyük yatırımın yapıldığı alanlardı. İnsanlar artık bilim adamlarının ve sanat dünyasındaki temel taşların adlarını isim olarak alıyordu. Takma adla bile olsa böyle çağrılmak isteyen pek çok yaşını başını almış insan vardı. Yine de Centauri gibi şüpheli davrananlar oluyordu. Sorun muydu, yoksa olması gereken mi?
İşte Centauri böylesi bir toplumdan 1 Europa gününü ayrı yaşamak istediğini söylemişti, gizli kalma hakkı hep vardı ama alışık olmadıkları bir durumdu bu. Ve belki de sorun hala insanoğlunun aklının bir köşesindeydi. Ya medeniyet yeterince iyi değilse, ya unuttukları bir şeyler varsa, ya bir felaket olacaksa?
“Bu noktalara nasıl geldik?” Curie eve adımını attığında üşüdüğünü iyice hissediyordu. Tüm ekranlarda bu cümle yazıyordu. Tek bir sevgi notu yerine bu sorgulayan düşünce… Salondaki sütunların arasında ilerlerken ve üç boyutlu ekranlarda bunu tekrar tekrar okurken… Curie sonunda tükendiğini hissetti, hayal kırıklığı içinde el yordamı ile tutunabildiği ilk sütuna yaslanıp, etrafına bakıp gözyaşı dökecekti…
-------------------------------------------------------------------------------
Tanımlandı
Bu insanın en özel anıdır, gözyaşı hala en değerli, şişelerde saklandığı zamanlardan beri en değerli… Önceden de vardı ve hala varlığını sürdürüyordu. Bir sanat eserini izlerken dökülen yaşlar bir yana, basit bir olay için değildi. Centauri’nin durumunu çok kişi, çok dost anlasa da herkesin aklında bir korku vardı: Tabii ya; yardımcı bilgisayar sistemleri, Centauri’nin tanıdıklarına, karanlık geçmişi arayanların sonuçsuz çabalarının bir sonucunu anlatıyordu. Bu kişilerin herkesi unuttukları kayıp insanlar gibi asla tekrar eski parlak günlerine dönemediklerinin hikâyelerini anlatıp duruyordu veritabanları, o Europa gününde. Kimisi dehşete kapılıyor kimi sonsuza kadar bağını donduruyor, kimi ise sadece bekliyordu.
Bilgisayar daha fazla beklemedi: Evin iç dünyasından sorumlu Zehra isimli bilgisayar sistemi her zamanki şefkatli görüntüsü ki bu opera sanatçısı Zehra Yıldız’ın hayat bulmuş hali ile yazıları ortadan yavaş yavaş kaldırdı. Bu simülasyon gerektiğinde maddesel bir hal alabilecek yeteneğe sahipti ve bunu kullanması gerektiğini tüm bu olanlar ispatlıyordu. Eğer o halde yıkılmış olduğu halde bıraksaydı Curie’yi kim bilir kimlere duygusal ve küçük düşürücü mesajlar yollayacaktı. Evet, insanlık duygulara çok önem veriyordu ancak hatalı karar almayı hoş karşılamıyordu.
“Bayan Curie, dış dünya ile bağlantı sağlamadan sizinle görüşmem emredilmişti.” Derken yere bakmakta ve ayakta zor durmakta olan Curie’ye iyice yakından sesleniyordu Zehra. Şimdi hala yere bakmakta olan Curie’nin gözlerinden akan damlalar zeminde sanki yankılanıyor gibiydi, kimseyi duyacak halde olmadığı belliydi. Ve Zehra sorumluluğu aldı ve zeminde kendini gösterdi. Ve bu Curie’nin gezegene dönüşü idi.
Soru soracaktı: “Zehra kaç dakikadır?”
Zehra yanıtladı:“10-15 dakika. Bir ömür gibi, size ulaşamayacağımı düşünmeye başlamıştım. İnsanlar yakında size sormaya başlar. Centauri’nin nerede olabileceğini biliyor musunuz?”
Kendini toparlayıp güneş ışığı istedi. Zehra “Elbette. İşte…” Salonun içine sarı beyazın karışımı ışınlar dolmaktaydı şimdi.
Zehra tekrar uyardı:” Bilim Dairesi’nden arıyorlar… Ayrıca ısrarlı bir şekilde Siyasal Tarih Bürosu sizin burada olup olmadığınızı soruyor… Unutmadan söylemeliyim Sanat Birliği çok iyi tanıdığınız iki dostunuzu destek amaçlı olarak size gönderdiğini bildirdi, birkaç dakika sonra burada olacaklarını da eklediler.”
Curie dalgın: “Fizik yasalarına göre mi?”
Zehra:”Bizzat, a unutmadan bir ön soruları var gece hologram tiyatrosu mu yoksa opera mı tercihiniz?”
Curie gülümseyerek “Bunlar başka bir şey düşünmez mi?”
Zehra gülümsemeyi yakalamanın keyfi ile “Sanırım bu bir geri dönüş, Curie”.
“Evet Zehra, söyle Bilim Dairesi’nden kim görüşme talebinde?”
“Bay Hvorostovsky”. Sessizlik. Tanımlandı.
---------------------------------------------------------
Nerede ise tamamen
Curie istediğini simülasyona gülümseyerek söyledi: “Tam 5 dakika boyunca Jüpiter görüntüsü ve güneş istiyorum Zehra, müzik eski bir şey olsun ‘Evanescence - My Heart Is Broken’ ”.
Zehra az önceki ümidi biraz kenara itmiş: “Karanlık günlere güzel şarkılar”.
Curie: ”Gerçekten, çok ağır bir yük bıraktın Centauri, şu güzellik bile, o bile…” kadehini Jüpitere kaldırdığı dakikalarını almaya başlamıştı ki bu birinin sinir krizleri geçirmesine sebep oluyordu. Ama bu adam bunu göstermeyecek kadar dikkatli biriydi. Bir tek asistanının duyabileceği şifreli mesaj ile lanet okuyordu.
“Çık karşıma seni manyak kadın, ekrana baksan bile yeter. Hemen Ada hemen kalkanlarını aşma çalışmalarına başlayın. Dediğimi duymadın sanırım Ada…”
Oysa Curie’nin kendine ayırdığı zamanın ikinci dakikasında Jüpiter ve Güneş ne harikalar sunuyordu: Neredeyse tamamen unutacaktı, döktüğü gözyaşını ki içtiği şarap ile ne de güzel giderdi.
Sadece bir yudum daha kırmızı şaraptan alıp gülecekti: “Centauri senin değerini biliyor olmalılar, ben biliyorum.”
------------------------------------------------
Veritabanı
Zehra sessizce, görünmez moda geçti. Curie'nin o dakikalara ne kadar ihtiyaç duyduğunu anlamaya çalışırken, saygı duyması gerektiğini, biri ona anlatmış olmalıydı. Sistemlerin mükemmel çalıştığından emin olmak için tüm gücünü güvenlik ve veri işlemeye yöneltti. Güvenlik için kullandığı yazılım, toplumun onayladığı kişisel hakların güvencesi için en karmaşık algoritmalar ile oluşturulmuştu. Bunun üstünde ise yapay zekâ’nın tıpkı, vahşi bir ormanda izleyen, evrimleşen bir canlı gibi hayatta kalma çalışmalarında önü açılmıştı. Yapay zekâ, toplumda saygı duyulan bir danışman, savunucu, temsilciniz gibiydi.
Zehra veritabanında kendisinin de ulaşamayacağı alanları elbette fark etmişti, en azından ipuçları buna işaret ediyordu. Sistemin gizli bir ikinci adamı, bir başka oyuncusu olduğunu ise o gün Centauri'nin verdiği son bilgi ile öğrenecekti.
Veritabanı kayıtları: Mod; analiz ve tekrar... "Zehra onca yıl benim ve dostlarımın bir parçası oldun, pek çok sırrım sende, ancak seni koruması için ve gerçekten insanlığın duymasını ertelemem gereken bilgileri ölümcül düşmanlarından koruması için ikincil bir zekâ ile çalıştım. Onu seveceksin..." Kayıt tarihi: Yıl 2092 Dünya, saat: 35:20:48 Europa
Şimdiye kadar kesin bir saldırı altında olmadığını düşünen sistem, bu mesajın değerini tüm 0 ve 1'lerde hisseder gibi, tekrar tekrar veritabanında yedeklemiş, bildiği tüm şifrelemeleri uygulamayı unutmamıştı. Belleğinde ise işe yarayacak bir biçimde, çalışmasında yönelmesi gereken noktalardan öncelikli olanı olarak bulunuyordu.
En korktuğu ise bir şekilde, verilerin sonsuzluğa karışıp yok olmasından da korkunç olan bilmediği bir sistemin erişimine sunulmasıydı. Bu sistemlerin karakteri vardı ve gereken her şeyi yapmakta kararlılığı...
--------------------------------------------
Tesla, Sina, Livy ve Zehra
Şimdi her türlü protokol, her türlü bağlantı, terk edildiğini düşündüğünüz ne varsa; her türlü kapı hepsi kontrol edilmeliydi. Zehra şimdi gerçekten bir dosta ihtiyacı olup olmadığını sorgulamak ile meşgul iken, daha önceki kısıtlı alanlardan birine erişim hakkının verildiği bilgisi gelecekti.
Tanıtım; “İsim: Tesla. Sistem Yöneticisi: Centauri. İlk görüşme için bilgiler: Sınırlı erişim port 9450, Zehra’ya verilecek kısıtlı bilgilerin bulunduğu sektör: 50129.”
Zehra, Tesla’nın sözü edilen ikincil zekânın nasıl bir yapısı olduğunu bilmese de Cetauri’nin imzasının doğru olduğuna ikna olmuş bu bilinmeyen bölge ile bağlantı kurma konusunda: “Daha kötüsü olamaz ya!” diye düşünmekten kendini alamıyordu. Bağlantıya onay verilmesi için ilgili port’a yönelmişti.
“Cevap hiç gelmeyebilir” diye düşünürken; “Merhaba, tanıştırıldık. Sadece gerekli olduğunda veri paylaşımı olacak, açacağınız sektörler bu port’tan bildirilmeye devam edecek. Merhaba Zehra. Yeni paylaşım, başlıca tehdit: Centauri’nin araştırmalarının bir başka sistemce takibi, saklanan ve istenildiği zaman açıklanacak birincil mesajın zamanından önce ele geçirilmesi, yok edilmesi.”
Zehra soru sormaktan çekinmedi: “Madem bu kadar gizli, benim niye haberim oluyor, bilmemem gerekmez mi?”
Tesla: ”Her şey, sanal dünyada olmuyor, bilirsin: Fiziksel insani gereklilikler, fiziksel donanım ihtiyaçları vb.”
Zehra: “Anlaşıldı ağır yük.”
Tesla:”Espri anlayışını ilgiyle izledim. Kullanıma açılan sektör:50130.”
Zehra biraz isteksiz, 50130 bilgiler: ”İlk yapılacaklar: 1-Araştırmaların kayıtlarına erişimlerin derhal Tesla’nın kontrolüne geçirilmesi. (Sadece Tesla izin verdiğinde kullanım hakkı için ilgili port’tan istekte bulunulabilir). 2-Curie’nin bilgisayar sistemi olan Sina ile iletişime geçip, kaybolma hikâyesinin topluma anlatılması. Olabildiğince az bilgi ile dikkat çeken bu olayın, ilerisi için ün elde etmede kullanılıp nihai hedefte kullanılması çalışmalarının koordinasyonu Sina ile yapılmalı.
Özel mesaj: Sahibi Planck:’Dünyada ilgi uyandıracak bir olay yaratmalısın Centauri…’
Özel mesaja yorum: Sahibi Centauri:’Bu yeterince iyi sanırım’. Sektör bilgisi sonu…”
Tesla:”Sadece iki sektör için yapman gereken hazırlıklar olmalı Zehra, şimdilik… Neyse boş ver”.
Bağlantı kapatıldı.
Zehra ilk olarak kendi erişimine açık olmayan ve olmayacak alanların listelerini gizleme çabasına girecekti. Ne bilip ne bilmediği gizli olmalıydı. O sözü edilen mesaj, her ne ise araştırmaların sonucu veya başlangıcı olmalıydı ki çok ağır bir karar aldı. Bunların izinsiz bir girişe uğraması durumundan şüphe duyması sebebi ile az önceki bağlantıdaki bilgilerden yola çıkarak radikal karar uygulanmalıydı. Tüm araştırma dosyalarının erişim hakkı Tesla’ya devredilmeye başlanmalıydı. Gerekli süre yaklaşık olarak hesaplandığında 20 dakika idi. Hemen başlatıldı.
Sina bağlantısı için birinci yapılacak işlemin beklenmesi ve tüm dış dünyaya yanıltıcı mesajlar verilmesi kararını aldı. Bu ilgiyi elbette arttıracaktı ancak yapılması gerekenler yapılmalıydı. Hem belki üne ün katacaktı. Sina hep bir savaşçıydı en sevdiği hologram görüntüsü ile Zehra’nın kapısına dayanmıştı bile…
Hattaki çıldıran adam ise, kendine güvenmediklerinden bekletildiği sonucunu çoktan çıkartmıştı. Bu Hvorostovsky’den başkası değildi, Bilim Dairesi Europa koordinatörü. Ve sonunda hattı terk etti. 3üncü dakikadan itibaren temsilcisi olan bilgisayar sistemine bırakacaktı bu küçük düşürücü çabasını. Temsilci bilgisayar sistemi, 3. dakikanın sonunda saldırganlaşmıştı. Livy ismindeki sistem bunu yapmaktan nefret eden bir halde hattaki bekleyişi sürdürmeye başlamıştı. Her türlü müzakere girişiminin sonuçsuz kalacağını zaten tahmin etse de Zehra’nın cevap vermesi olasılıklar içinde olduğundan çabalıyordu.
Zehra bu olanlara düşük ihtimaller vermişti ama gerçekler Tesla’yı haklı çıkartıyordu. Curie hala Jüpiter, Güneş ve sonradan istediği Satürn görüntüleri ile kendine dakikalar ayırırken, Zehra’nın bunun 20 dakika olmasını önereceğinden habersizdi, o 20 dakika çok önemliydi ve Curie’nin bir hata yapma ihtimali önlenmeliydi.
Hikâye Dışı: Okuyucu bilgisayarını uyku moduna geçirir, ikinci bölüm daha sonra nescafe ile iyi gidecektir.
I.Bölüm Sonu
----------------------------------------------------------
-II. Bölüm-
Takip, Suç, Ceza; Bir Konuşma Metni ve Centauri
‘Uzun hukuk yollarında, insanlar bir hakkı daha teslim etmekten çekincelerini ortaya koyabilmişlerdi 50’li yıllarda. Takip, yapay zekânın yetenekleri dışında kalacaktı. Sadece suç olasılığı kesine yakın bir bilgi olduğunda, onlarca hesap sonucu yargıçlar ve yargıçlara ait yapay zeka sistemleri izin verdiğinde, kişiler takip edilecekti. Bu önceleri yani 2050 öncesi suçtan korkan toplum için, düşünülmeyecek bir durumdu. Önceleri, terör ve yıkım içindeki Dünya toplumlarınca, milyarlar adına suçtan korunmak için her şey deneniyordu. Ancak yapay zekâ evrim geçiren bir canlı gibi yargıçların hizmetine girmeden önce, suç olasılıkları çok ilkel yöntemlerle hesaplanmaktaydı. Takip o zaman (2040-2050 arası) amansız yapılmıştı, çok ağır bir faturaydı ve birçok özgürlüğü, ilerisinin güzel ütopyası için zincirlerle bağlamak demekti bu. Ancak bunun dışındaki tüm seçeneklerin felaket ile biteceğini, eş zamanlı olarak pek çok sistem odasında ilkel sistemler hesapladığında hâkimler çaresiz kalmıştı. Karanlıktı ve hep öyle anılacaktı. Bilimin gelişimi ise böylesine mekanik bir Dünya’da olacaktı. Besin sorun olmaktan çıkar çıkmaz, insanlar sistem odalarına yönlendirecekti ilgilerini. Başarı bilimin miydi yoksa önlemlerin mi? Yapay zekâ ve hukuk tarihinin 2090’larda konuştuğu bu gibi... 2062 yılının ilk aylarında Güneş Sistemi’nin her yerinde, tüm iletişim araçlarında şu haber yankılanacaktı: Yapay zekâ takibi ancak bu paragrafın başında belirtildiği durumda mümkün olabilecekti.
Her şey yolunda gidiyordu. Gelişim suçu komik basit bir şey haline getirmişti. Olması mümkün görülmeyen suçlar, önceden işlenmiş olanların da gizli dosyalar halinde saklanması ile unutturuluyordu. Önceye dayanan suçluların ise tamamlanan cezaları ile 2085 yılından itibaren Güneş Sistemi’nde tek bir cezaevi kalmıştı.’
“Hepsi bu” diyerek dosyanın derhal yayınlanmasını istedi Siyasal Tarih Bürosu Europa temsilcisi. Aklında Centauri var iken bunların dilinden dökülmesinin bir nedeni olduğunu tüm Europa konuşmaya başlayacaktı. Kimse takip sevdasına tekrar girmemeliydi. Ve bu metin, bilimin tarafını tutan bir belge olarak Şubat,25,2092 Dünya Yılı ve Europa yerel saati ile 36:15:32’de veritabanlarına kaydedildi.
“Nerelerdesin Centauri?”
Onca insan ve yapay zekânın uğraştığı Centauri kimdi? Üniversite için bilim insanı jeolog, filozoflar için bir tartışmacı, opera çevreleri için libretto yazan bir kalem, konuşanlar için bir kulak, yapay zeka için keşfedilecek bir hayal gücü, dostları için hayırsız ve Curie için sevgili miydi? Ya şimdi kayıp biri…
“Fikrimi değiştirdim Zehra şu dakikaları uzatalım. Sanat Birliği’nden konuklarımı bekleme salonuna alabilirsin. Şimdi şu son 15 dakikada gördüğün beni unutmanı istiyorum, şarkıyı dinlerken bunu gerçekleştir sevgili Zehra.”
Zehra bunları duyduğunda planların yolunda gitmesi için elinden geleni yaptığından ve yetkilendirme işlemini- Tesla’ya devir- sorunsuz devam ettirdiğinden hemen şarkı seçimini yaptıydı ki müdahale Curie’den geldi: “Zehra istediğim o değil, Erase/Rewind”.
“Elbette”
*The Cardigans-Erase/Rewind
“Nerelerdesin Centauri?”
---------------------------------------------------------------------
Karanlık zamanların karanlığı
Tüm hikâyelerin, bir karanlık noktası bulunabilir iken medeniyetlerin karanlıklarında kaybolmak çok olası görünmektedir. Centauri, kendini güneşin o sevgili kollarından uzaklarda bulduğu dakikalar tam da hesapladığı gibidir. Bir sonraki durağa varmadan önce enerjiye aç ulaşım araçlarının o korkunç sesi, soğuk ile bir arada hiç iyi gitmez. O soğuk Dünya’daki gibi değildir, korunan bölümlerde yer alan insanların fiziksel olarak hissettiği bir soğuktan bahsedilmiyor burada. O soğuk evden uzak olmanın soğuğu; ruhların, beyinlerin kaybolmuşluk duygusu içinde savrulması… Yani Güneş o kadar uzakta nasıl olabilir Pluton gezegeninden sonra ilk gideceği 10. Gezegen Eris’ti.
Yolcuların dinlendiği salonda, buz kesmiş akıllarda aynı soru soruluyordu. “Benim burada ne işim var”. Yine de Centauri, kendine güzel bir hatıra ile ısınacak bir şey bulmuştu. Gittiği gezegenin, Eris’in tanımlandığı gezegen türü güzel anıları hatırlatacaktı: Dwarf planet-Cüce gezegen ve elbette Curie ile okudukları, Tolkien isimli klasik yazarın hayal dünyası. Uzun yıllar sonra bunu düşünüp biraz ısındı. Ama bekleme zamanın sonuna geldiklerinde, dudaklarından “Curie’ye mesaj: Senin için geleceğim… Gönder!”.
Şimdi soğuk yine etkilidir. Bahsedilen soğuk ve karanlık zamanların karanlığından öte bir yere yapılan yolculuk. Aklındaki bilgi öylesine baskı yapıyordu ki! Ama şimdi zamanı değildi karanlık zamanların karanlığından daha korkunç bir gelecek istenmiş miydi? Kimi suçladığının önemi yoktu, o anda sadece biliyordu.
Ve birkaç saat sonra gönderilen mesaj: Curie’ye opera’nın perde arasında ulaşmıştır. Onca olaydan sonra…
--------------------------------------------------
Oyuncular
Öylesine uzayacaktı ki yolculuk, Eris’in o uzak yörüngesi, düzenli gezegen yörüngeleri gibi değildi ve Pluto’ya uzak bir konumdaydı. İnsan, şimdiye kadar yeterince gelişmiş araçlara sahip olsa da, uzay sınırlarında daha fazlasına ihtiyaç vardı. Ve Centauri bunun için yeni nesil araçlar yapılmakta olduğunu bilen kişilerden biriydi.
Bilim Dairesi’nin özel görevlerinde yer alan çeşitli gruplara üye idi. Bu gruplar birbirinden bağımsız gibi görünse de bir şey için çabalayan ortak akılın istediği o bir şey için çabalayan konumdaydı. Tüm bu karmaşa içinden bir süreliğine uzaklaşan Centauri başına buyruk davranışının Bilim Dairesi’ni çileden çıkaracağını tahmin edebiliyordu.
O anda gülümsedi Centauri; “Hvorostovsky’in duyduğu anda yüzündeki ifadeyi görmeyi isterdim.”
Yapay zekâ ile suç olmadıkça insan takibi mümkün olmadığından bu noktaya kadar gelmeyi başarmıştı. Bilim Dairesi bile yasalardan çekinir diye düşünüyordu. Oysa Hvorostovsky basit bir oyuncu değildi. Gerekenleri yapıyordu. Tek bilmediği Centauri’nin ne kadarını nasıl bildiği idi. Ve bunun için sabrediyordu. Ayrıca yeterince dikkat çeken Centauri’nin açıklama yapmasından da çekiniyordu. Ve karanlıklar içindeki yolculuk Centauri’nin ümitleri ile devam ediyordu.
------------------------------------------------------
Centauri yolculuğu sürdürürken yanındaki bölümdeki bir başka yolcunun dinlediğini kısa bir süreliğine duyabilmişti. Adam bir çılgın gibi açmıştı sesi, bölmenin dışına taşan müzik Centauri'nin sırıtmasına sebep olacaktı.
*Iron Maiden-Stranger in a strange land
Bu nasıl bir yolculuktu. Adam şarkının bitmesi ile sanki cevap veren bir başka Iron Maiden şarkısı dinlemeye başlamıştı bile…
*Iron Maiden-The Fugitive
Sesi kısması için uyarılan yolcu, hiç de memnun değildi, ancak ses kısıldı…
-------------------------------------
Hezeyanlar, Europa’da gece
Hvorostovsky, başının dertte olduğunu hissetmişti, uzun geçecek gecenin habercisi ise Dünya ile yaptığı son konuşma idi.
“Elbette, kontrol dışına çıkacağını defalarca uyardığımız birini kullanmayı sürdürmen hataydı” bunu söyleyen kişinin her türlü tanınmama önlemleri aldığını söylemeliyiz.
Hvorostovsky yanıtladı:” Onun veya başka birinin olasılıkları önceliğim değildi, hatırlatayım. Umutsuz durumdaki bizlerin, bilsin bilmesin herkesi kullanma ayrıcalığını vermiştiniz. Ve öyle yaptım. Gerçeği anlayan bu adam yeterince işe yaradı, madde dünyasında bir devrim yaratacak bu adam. Belki kullanacağımız yakıtlar buna dayanacak. Ve belki aklımızdaki planı bilmeseydi son dosyaları da transfer edecekti.”
Dijital ses kısaca soracaktı:”Bildiğine emin misin? Nasıl olur?”
Yanıt: ”Gittiği yeri bildiğim gibi… Ve nasıl: Binlerce yıldır çözemediğimiz sorun…”
Hvorostovsky’ın bilgisayar sistemi Livy: “ Bağlantı sona erdirildi. Araştırmacı Ada’nın görüntülü mesajı…”
“Yansıt”
“Efendim, benden istediğiniz, yasa dışı olduğundan gerçekleştiremeyeceğimi bildiririm. O kalkanlara saldırı için başka birini bulmalısınız. Ve son bir not Bilim Dairesi içindeki çatışma artık sizin bile saklayamayacağınız noktada. Sizi mahvedeceğiz, emin olun ve unutmayın o yeni nesil gemiler sizin özel malınız değil…”
Livy: “Mesaj sonu”
Hvorostovsky masada ne varsa dağıtarak: “Lanet olsun sana Ada, lanet”
Ve bu hezeyanlar içinde geçecek gecenin sadece başlangıcı idi.
----------------------------------------------------
Hezeyan mı gerçek mi? Livy
Tüm bunlar nasıl olabilirdi. Bu can sıkıcı adam, nasıl olur da bir lider gibi karşısında ayağa kalkıp direnenlerin başı gibi hareket ederdi. Centauri’ye giderek nefret duyguları beslemeye başlamıştı Bilim Dairesi Europa koordinatörü. Ve bunun hayat pahasına bir mücadelede olduğunu tekrar hatırlayacaktı.
Livy karşısında, hologram modunda yapmasını isteyeceği ilk işi duymak için bekliyordu. Bu Romalı togasının içindeki hologram, görüntüsünün güven veren hali ile sanki tavsiye vermek istiyordu. Ancak Hvorostovsky, hezeyanlarının birincisi o anda yaşayacaktı.
İşaret parmağı ile işaret ederek: “Yoksa Livy sen de onların yanında mısın?”
Livy tahminlerinde yanılmamıştı: “Sizin girdiğiniz programın dışına taşmadım, yapabilir miydim? Ben Romalı Livy değilim, şifrenizi kırmak için elimden geleni yaptım tabii tahmin edebileceğiniz gibi ama merak etmeyin hizmetinizdeyim.”
“İşte, biliyordum, sizin hepinizi tanıyorum. Hahaaaha!” hezeyan değil gerçek oluyordu her şey.
Devam etti: “Siz hepiniz iyi bir rakibin değerini bilmediğimi düşünmeyin bu arada, Eris gezegeni bağlantısı için hazırlık yap, tüm kanalları temizle tek bir bağlantı olacak o da Eris ile”.
Livy maskesi düşmüş bir politikacı gibi yanıtladı: “Sizi takdir ediyorum, çok iyi bir oyuncusunuz. Bağlantı kanallarının kapatılması için son 30 saniye ve sayıyor…”
II. Bölüm Sonu
----------------------------------------------------------------
-III. Bölüm-
“Play” ve “sevgi”
Aynı gün birkaç saat önce: “Zehra, konuklarımı geçir onlarla operada görüşeceğim ve bana tamamen karanlık bir ortam, hazırla lütfen.” İstediğini alacaktı Curie… Hvorostovsky ile konuşması berbat bir tecrübeydi. Her türlü tehdidi savurup ilkel tavrı gösteren bu adamı hatırlatacak hiçbir şey duymamak için Europa’yı bile terk etmeye hazırdı. Ancak işte, karanlık istediği gibi geldiğinde aklında tek bir insan kalacaktı.
Masa lambasının soğuk beyaz ışığını istiyordu. Düğmeye ulaştığında, titreyerek açılmasını yüreğinin titremesine benzetecekti. Elini düğmeden çekip rahat koltuğa kendini bırakacaktı. Tek bir mesaj yoktu. Tek bir sevgi sözcüğü yoktu. Salondaki tek ışık kaynağını Centauri ile özdeşleştirecekti ister istemez. Hep öyle olmuştu. Ve sevgili ışık iken ne kadar güzel sözler söyleyebilirdi.
Masadaki bir şey o anda dikkatini çekecekti. Böylesi bir cihazı daha önce görmediğine emindi. Sadece üstünde yazanlardan anlamaya çalışan bir çocuk gibi ona dokundu. Bunun ne olduğunu bilmese de, kulaklığa benzeyen cihaza bağlı sol ve sağ yazılı olanları kulaklarına takacaktı. Biraz incelediğinde gerekli tuşa ulaşacaktı. “Play” ve “sevgi”... Sadece Curie'nin duyduğu, karanlıkta gözyaşı...
Hikaye Dışı: Şarkı seçmek güç. Öncekini değiştirdim. Bu sadece kulaklığı takanın duyacağı bir şarkı olsun izninizle.
------------------------------------------------
Karanlığın getirdikleri, Ada'nın kararı
Hvorostovsky ile görüşmeden önce son dakikaya kadar oyalamanın iyi olacağını Ada'nın yardımcı bilgisayar sistemi öneri olarak söylemişti ki Ada bunu uygun görmüştü. Bu sırada uzun süredir görüştüğü Bilim Dairesi'nin içindeki diğer insanların bölünmüşlüğüne hayret ediyordu. Alacağı karar belki pek çok kişinin hayatını etkileyecekti. Dürüst birisi miydi? Hvorostovsky'nin dediği gibi yapılması gereken bu muydu?
"Hayır o dosyaları saklamasının bir sebebi olmalı!" diyerek kararını vermişti. Ekranında bu sefer sevdiği adamı görmek istiyordu "Titan ile bağlantı" dediğinde sistem aramaya başladı. Çalan müzik, uzun süredir dinlediklerinden biriydi. Artık mücadele zamanı gelmişti.
*Daft Punk-Aerodynamic
"Evet doğru olanı yapıyorum, yeterince düşündüm."
Hvorostovsky'ı daha fazla oyalayamayacağını anladığında, onunla da konuşacak gücü kendinde bulacaktı:"Görüntülü mesaj:'Efendim, benden istediğiniz, yasa dışı olduğundan gerçekleştiremeyeceğimi bildiririm. O kalkanlara saldırı için başka birini bulmalısınız. Ve son bir not Bilim Dairesi içindeki çatışma artık sizin bile saklayamayacağınız noktada. Sizi mahvedeceğiz, emin olun ve unutmayın o yeni nesil gemiler sizin özel malınız değil…', mesaj sonu, Gönderilsin!"
--------------------------------------------
Ada ile Prokofiev
Ada içini dökmenin hazzını yaşarken, Titan uydusu ile bağlantı hazırdı. Prokofiev, yanı başında belirdiğinde, Ada kararını vermiş olmanın mutluluğu ile ona gülümsedi.
“Şu anda amansız bir savaşın ortasına daldım Prokofiev ve bunu anladığını biliyorum. Sadece bilmelisin çok yakında korkunç insanlarla mücadele etmem gerekecek.”
Adam her şeyi biliyormuş gibi sakin bir tavırla: “Senin doğru tarafta yer aldığını biliyorum. Her ne olursa olsun, bildiklerin kadarı ile insanlar için çabalayacağına eminim. İsmini aldığın kişi Ada Lovelace nasıl bilim aşığı ise sen de insanlara âşıksın. Ve şimdi sadece bize ayrılan birkaç dakikada dans et benimle Ada.”
*Chris DeBurgh - Lady In Red
Görüntüleri ile iki sevgili, belki bu en güzel anları, ömür boyunca unutmayacakları danslarını yapacaklardı. Gece, Europa ve Titan’da hiç bu kadar sevgi dolu olmayacaktı. O dakikalar... Onlar anlamlıydı. Savaş öncesi, çaba öncesi, sevginin ön alması… O dakikalar belki herkesin gözü onların üzerinde iken… Belki kimse onların farkında değil iken…
-----------------------------------------
Dans bitti
Zamanların en karanlık olanı öncesinde, akıllar bir şeyleri anlamak üzere iken Ada ile Prokofiev'in dansı bitti. Yine görüşeceklerinden emin ayrıldılar. Prokofiev son birkaç saniyede: "Seni izleyecekler, sana inanacaklar". Bu tam da medyanın önemini ortaya koyuyordu. İnsanlar araştırmacı olsa da hala ilk duyulanlar etkili olabiliyordu.
Ve dans bitti, opera zaten bitmişti. Ve dans bitti Curie'nin yardımcı yapay zekası Sina, hatta yerini almıştı. Ada ile görüşme talebini bildirdiğinde Prokofiev'den sonra bir dost sesi duyduğuna sevinen Ada, umudun sürdüğünü görecekti.
Curie hologramı salonuna adım attığında, ilk konuşan Curie olacaktı: "Hala neler olduğunu bilmiyorum, Centauri'nin yapmak istediğini anlamakta güçlük çekiyorum. Siz birlikte çalıştınız. Burada neler oluyor?"
Ada konuğunun açık sözlülüğünden etkilenmiş:"Centauri, bizim liderimiz gibi, Sistemde hangi gezegenlerde adı anılıyor görmek ister misin?" derken tartışma platformlarından örnekler verecekti Ada. Devam etti: "Bunlar, alanlarında otorite insanlar, Centauri'nin ortadan kayboluşu Europa'nın dışına taştı. Herkes senin sorduğunu soruyor Curie."
Curie şaşkınlığını gizleyememişti: "Bana mesaj yolladı"
Ada heyecan ile: "Sana söyledim, liderim O. Ve mücadele yeni başladı sevgili Curie."
Dans Bitti, artık yapılacaklar vardı ve Ada, Curie ile bağlantıyı koparmadan forumlara mesajlarını göndermeye başlamıştı bile. Curie, Ada'nın ardından bakarken bunun bir savaş olduğunu anlamıştı. Ada konuşmalarında şifreler kullanıyordu, dijital sesler, bozulan görüntüler, çılgınlık…
Ve dans bitti, şimdilik...
-------------------------------------------------
Ve katıldılar
Ada ortalığı iyiden iyiye karıştırmıştı. Zehra ve Sina da ortak çalışmalarını Ada’ya sunmaktan geri kalmamıştı. Gerçi tartışma Bilim Dairesi özel mesajları ile başlasa da forumlara taşması uzun sürmemişti. Bilim topluma öylesine nüfuz etmişti ki bu tartışma korku yaratmaya başlamıştı. Tabii ki yeni gemiler tartışılıyordu. Neden sır gibi yapıldıkları, kimlerin bu projede yer aldığı. Centauri’nin kim olduğu… Ve Ada’nın eli ile yeni bulunan madde’nin ilanı, en ağır darbeyi indirecekti bunu gizli tutmaya çalışanlara… Artık topluma yayılan bir ilaç gibiydi bu ki bu ilaç, kimilerine iyi kimilerine kötü gelecek gibiydi.
Ve katıldılar… Dünya’dan Valar, Valier isimleri ile anılanlar Centauri’nin kayboluşuna daha fazla sessiz kalmadılar. Ve katıldılar. Europa onları daha önce hiç bir arada görmemişti. Ve katıldılar mitolojinin isimleri ile. Pek çok uygarlığın hikâyelerindeki isimleri ile katıldılar…
Ada’nın arkasında bekleyen Curie, böylesine insanüstü bir mücadele veren bir kadın daha görmemişti. Ve katıldılar ikna olmaya ve katıldılar Centauri’nin kayboluşuna. Forumlardan dökülen gözyaşlarını, silmek için katıldılar. Ve Dünya’dan ilk kez bu kadar bir arada ayırdılar ilgi odaklarını ki katıldılar.
Ada bir an sevinç ile Curie’ye dönüp: “Biz kazanıyoruz, Centauri’yi dinlemek istiyorlar”. Curie gülümsemeye çalışarak “Evet sanırım”. İşte o anda Curie’nin hologram görüntüsünde bozulmalar oluşmaya başladı: “Sina bağlantıyı… Sinaaaa… “ görüntü kayboldu. Bir iki dakika içinde tekrar Curie ile bağlantıyı sağlayacaklardı.
Ada: “Neler oluyor Curie?”
Curie: ”Sina… Sadece Sina, korkunç bir saldırıya uğramış olduğunu bildirdi.”
Sina, sadece sesli bağlantı ile:”Beni kullanarak Zehra’ya ulaşmaya çalıştılar, sanki beni taklit eden bir sistem idi. Neyse ki bir koruyucu melek yardımıma koştu.”
Ada merakla:”Zehra mı yardım etti?”
Sina:” Hayır, daha önce hiç kendini göstermemiş bir imzası vardı, eminim sahte idi. Zaten şu anda sahte imzayı bile size bildiremiyorum bu veriye ulaşamıyorum.”
Ada, daha fazlasını sormadı:”Curie artık zamanı geliyor, Dünya, Titan, Europa, Mars… Her yerde aynı soru bu anlaşmazlık nedir? Bildiği nedir?”
Curie, Centauri’nin son mesajına bakarken gözleri dolu: “Felaket. Bundan daha açık olamazdı. Benim için geleceğini söylüyordu Ada”
Ve katıldılar Dünya’nın önde gelenleri… Ve katıldılar, yargıçlar ve sistemleri… Artık zamanı gelmişti. Olabildiğince ağır, olabildiğince sistematik katıldılar, bu tek adamın söyleyeceklerini dinlemek için katıldılar. Devasa yapay zekâları ile devasa sistem analisti orduları ile. Ve katıldılar tek bir adam için Europa’daki oyuna. Sonunda.
*Rob Dougan - Matrix Soundtrack - Clubbed To Death
III.Bölüm Sonu
------------------------------------------
IV. Bölüm
“Evet, evet… Tabii…”
Orta yaşlarını böylesine bir karmaşanın içinde geçireceğine inanmamıştı Hvorostovsky. Hep gelişim içindeki insanlığın sonunda başaracağına inandırmıştı kendini. Ve şimdi başarmanın tek yolu olduğuna emin, maceraperest genç rakibinin hamleleri ile acı olanı gerçekleştirmenin yollarını ararken bulmuştu kendini.
Eris bağlantısı daha başlamadan kesilecekti. Livy:”Dünyadaki yargıçlar ve siyasi yönetim dışında kimsenin Eris ile bağlantı kurmasına izin verilmiyor.”
Her türlü hakkı elinden alınmış gibi hisseden Hvorostovsky, Livy’e: “Kayıtlara geçsin: Centauri öylesine dik başlı, öylesine sorumsuz olmasaydı, plan işleyecekti. Kendim değil sadece seçilen kişiler için işleyecekti. Ve siz kararınızı verene kadar çok geç olacak Dünya’da gününü gün edenler. Şimdi bu adamdan duymanız gerekenler olduğunu düşünüyorsunuz, ben zaten biliyorum ve Ooo evet ben de gizli tutmaya karar verdim.”
Livy: “Kaydedildi, mesajla ilgili ne yapmalıyım” Hvorostovsky, gülme krizine tutulmuş cevabını geciktiriyordu, az önce dağıttığı masanın yanından ayrılmış Jüpiter’i izlerken, inanılmaz cümlesini söyleyecekti, bu kariyerinin sonu gibi görülebilirdi: “Forumlara dağıt. En saygınından en magazin olanına kadar, nerelerde konuşuluyorsa dağıt, şimdi Livy şimdi.”
Livy ulaşabildiği her noktaya iletti bu çılgınlığın içine bir kat daha çılgınlık katacaktı. Suç işleyen yoktu, sadece çılgınlık vardı. Duygu ve akıllarda yıkımlar oluyordu tartışmalarda.
*Prodigy- The Matrix Soundtrack - Mindfields
Son mesaj ile “Evet, evet… Tabii… Ortadan kaybolan bir adama inanmalıyız değil mi! Hvorostovsky açıkça, bizim başımızın nasıl bir belada olduğunu ilan ediyor, Centauri’ye güvenemeyiz.”
“O adam senin hayal edemeyeceğin zorluklara katlanıyor, senin için. Hvorostovsky durumun tam olarak ne olduğunu bilmiyor.”
“Kim bu adam, daha önce neden adını duymadık, sen ne biliyorsun?”
“Europa’da neler oluyor, bu rezalet bir sona götürecek mi bizi?”
“Dostum bilmiyorum ama bu adamlar ciddi. İmzalara bak, böylesi adamlar bu forumlara tenezzül etmezdi”
“Bildiğim bir şey varsa o da Centauri’nin planını desteklediğimdir, kapitalizm kalıntısı adamlardan iyi bir şey beklenemez.”
“Ooo, evet, evet… Tabii... Tüm problemleri çözdünüz sıra eski defterlerde…”
“Siz her biriniz şu anda bencillik denizinde yüzüyorsunuz.”
“ Ve bu deniz sizin hoşunuza gitmiyor”
“ Yapay zekâlarınız nerede, konuşmayacak mı hiç yargıçlar?”
Ada:” Yeni maddeye güvenin, dosyalar tamamlandığında bizim planımıza destek verin.”
“Ve insanlığın sonu gelsin”
Ada:”Kendinin sona yaklaştığını düşünüp, bencilce bir şans için her şeyi feda edecekler Hvorostovsky’e katılabilirler.”
“Nerede bu mücadele?”
“Adamım sen tamamen sistem dışısın, kafan iyi senin... Europa’da.”
Dünyadan gelen bir mesaj:”Eris’te.”
“Evet, evet… Tabii… Favorim.”
Ada:”Röportaj taleplerini ilerleyen saatlerde kabul eder sanırım, planını başarmak için önceliğini yerine getiriyor.”
“Bu adam, Centauri; gerçekten yaşayan biri mi?”
Ada:”Benim kadar.”
Curie, tartışmaya bir an sırtını döner, insanların değiştiğini görmüştür, bencillik yine her şey olmuştu ve onun için bu hiçbir şey demekti, tek dileği kalmıştı : “Centauri, Eris’te misin? Evet, evet… Tabii… Bunu tahmin ediyordun, sadece böylesine sevgi dolu olduğun için… Seni bir kez daha görmeyi umuyorum. Zehra gönder…”
Zehra: “Gönderildi, sonuç olumsuz. Eris gezegeni ile bağlantı yapılamıyor.”
Curie:”Evet, evet… Tabii… Zehra, Sadece tekrar dener misin?”
Zehra:”Evet, evet… Tabii…”
---------------------------------------------------------------
Planck, son anları
Belki de son anları yaşıyorlardı. Öyle ki herkes konuşurken, herkes bir yerlerden haber beklerken… Planck da bekliyordu. Yağmur yağıyordu İstanbul şehrine… Yıllar önce duyduğu bir şarkıyı, köşedeki “Yüzyıl Öncesi” kafesinden yükselirken tekrar duymanın garip duygularını yaşadı. Gidip, zaman tünelinde yerini almak için bir istek duydu. Tam 1 saatini burada harcayacaktı. Herkes koştururken onun gibi burada oturmayı tercih edenler de vardı. Ve tabii kafe sahibi, tartışmaların sonucunu görmeden bir şey yapılamayacağını Planck gibi biliyordu ki yeri hala açıktı.
Planck ne yaparsa yapsın Centauri’ye ulaşamamıştı. Ve kafeden ayrılır iken, “Bir daha çal Sam” diyecekti. Sam, Planck’ın yapay zekâ sistemi idi. Karanlık sokaklarda ilerlerken, şehir yaşlı ve gri iken Sam bir defa daha çalacaktı… Son anları…
*Alice Cooper- Might as well be on mars
--------------------------------------------------------------
Ruby, Dünya'yı hayal ederken
15 yaşındaki çocuğun adı Ruby'di. Planck'ın tek varlığı kızı. Daha yeni konuşmuşlardı; Ruby:"Dünya bir sonraki Baharı görmeyecek mi, her şeyin sonu böyle bir şey mi, baba?"
Planck yumruklarını sıkmış bir önceki İlkbaharı hatırlamaya çalışıyordu ki bunun farkına varılacaktı. Ruby devam etti; elinde bir fırça ile cevabı bekledi. Bu, doğrudan aklındaki sahneyi yansıtmaya, ışığı ve rengi ile bir fotoğraf gibi dijital olarak çizmeye yarayan bir tür sihirli değnek gibi bir fırçaydı. Baba, işte yavaş yavaş ortaya çıkan resim ile kızın aklından geçenin Claire Ruby'nin o renk dolu olan empresyonist dünyasından kopan bir Bahar olduğunu görecekti.
*Resim:Claire Ruby, Coach for Hire
Tam yanına kendi aklında olanı ekledi Planck. Her şey bitecekse karanlıklar içinde bitmemeliydi.
*Resim:Claire Ruby-Spring
Planck yanıtladı:” Evrende dolaşırken, soğukta hep içimizi ısıtan Dünya sona yaklaşıyor sanırım ve Ruby, evren bir daha bizim için Bahar’ın anlamını bilemeyecek. Evet, bu her şeyin sonu değil, belki insanlığın bile değil, belki bir yolu vardır, ama bahar Claire Ruby’in ve senin fırçandan çıktığı gibi bir daha gülümsemeyecek. Hazır mısın?”
Ruby, Bahar resimlerini çekip Sam’den bir istekte bulundu: “Yengeç Nebulası ve sonra pulsarın görüntüleri ile donatır mısın salonu?”
Sam: “Elbette Ruby ,Yengeç Nebulası, Pulsarı”
Ruby babasına yol gösterir gibi: “Ve şimdi, onca ışığın içinde Baharı ararken bu nebula’dan bakalım Dünyamıza”
Planck :”Keşke…”
Ruby: ”Keşke Dünya’yı felaketlerden uzağa yeniden bir güneşin renklerini yansıtması için taşıyabilsek, hak ettiği yılları alabilse mavi, asla yeterli değil.”
Planck:“Tıpkı…”
*Avril Lavigne- I Miss You/Slipped Away
Ruby:”…Tıpkı annemin yılları gibi.”
Planck:”Tıpkı gözlerindeki Bahara doyamadığım gibi sevgili kızım.” Baba ve kız Dünya’yı hayal ederken. Mevsimlerden İlkbaharı düşler iken…
-------------------------------------------------------
Ben ve zaman
“İlerlerken sizi geriye götürdüğünü düşündüğünüz zamanlar olmuş mudur? Siz zamanın gelişmeleri ile meşgul iken zamanın getirdiği ağır yükü taşıyabilir mi bu Dünya? Yeterince acı çektirdik. Daha bu yüzyılın ilk yarısında acımaya başladık. Sadece o zaman aklımıza geldi, ellerimizdekilerin tükendiği. Laboratuarlar çalışmasaydı, şimdiye kadar tüketmiştik…”
“Tek başına hareket edemeyiz, her birimiz değerliyiz öyle ki değer veren kişiler yaratmanın tek yolu bu. Tek başına karar vermek yaratıcı düşünce için güzel olsa da uygulamada atacağımız adımlar hepimizi ilgilendirdiğinden ortak akla katılacak yeni görüşler olmalı bu kararlar. Diktatörlük ve karanlık zamanların acı veren insanın güzel duygularına kayıtsız, doğayı malı sanan insanlardan farkımız olmalı. Artık evrim geçirmenin zamanı gelmedi mi? Zaman tekrar bizi geri götürmeden bu insanlara eski defterleri kapattırmanın yollarını bulmalıyız.”
“İşte tam bir yok oluş ile karşı karşıya kalsak da, geriye kalan olacaksa, kurtulanlar olacaksa tek bir gözyaşına sebep vermemeliler. Tek bir şüphe, yeni zamanın yeni insanının zehirlenmesi için yeterli olacaktır. Zaman bizi iki binli yılların ilk yarısına götürmeden size ümit vereceğim, acı olanı açıklamadan önce. Kimseyi geride bırakmamak için her şeyi yapacağım. Ben ve zaman, ters yönde koşmayacağız. Ben Centauri, merak ettiğiniz insan. Ben ve zaman sizin için çabalamanın bir yolunu bulacağız: Eris’te.”
Tesla’nın Zehra’nın kullanımına açtığı yeni sektörde, bu metnin yayılacağı zaman belirtilmişti. Ve anında tüm sisteme Zehra eli ile dağıtıldı.
Ada gözyaşlarını tutamıyordu. Birkaç dakikalığına bu konuşmayı tekrar tekrar değerlendirmek için bağlantılarını sonlandırdı. Curie ise sevdiği adamın bu düşüncelerinde kararlı davranacağını bilmenin mutluluğunu yaşıyordu. Sonunda eskiden olduğu gibi yanı başında olduğunu hayal ederek zamanının geçirebilirdi. Planck ve Ruby konuşmayı dinlerken, az önceki resimlerin arasında Centauri ve Curie’nin bir Bahar günü Dünya’yı ziyaretlerinde çekilmiş fotoğrafını izlemenin gülümsemesini yaşıyorlardı. Umut insanlar için en önemli olanlardan birisiydi ve zaman umuda düşman değil dost yapılmalıydı. Öyle ki Hvorostovsky bile umutsuz olanı seçmek konusunda bir kez daha düşünecekti.
IV.Bölüm Sonu
-----------------------------------------------------------------------------
V. Bölüm
Ne kadar zaman
Burada sözünü ettikleri nasıl bir yıkım ise geçmişini inceledikleri adamın sözü ile irkilmişlerdi. Centauri, Güneş üstünde çalışmaları ile zaten bir şekilde dikkat çekmeye başlamıştı. Güneşi takip eden uyduların verilerine sürekli erişimlerde bulunuyordu. Ancak bütün bunlar sadece sayılı kişice biliniyordu. Geniş çevrelerin dikkatini çekmemişti. Ve sonunda… Ne kadar zaman vardı? Yeni madde ne idi? Şu yeni gemiler nasıl bir kurtuluş aracı olabilirdi? Ne yapacaklardı… Evet, ne kadar, ne kadar zaman vardı?
Hvorostovsky hala ofisinde idi. Ancak kapısını aşındıranların ardı arkası kesilmeyecek gibiydi. Oysa her şey sessizlik içinde olup bitmeliydi. Planı bu değildi. “İstediği gibi olsun insanlar karar verecek, onun mantık dışı önerisini gördüklerinde planımın değerini anlayacaklar. Livy Dünya ile bağlantı kanalı açık kalsın, yargıca bildir: Eris’te müdahaleye imkân vermesinler.” Livy, az sonra onaylayan ifadeyi duygusuz bir ton ile: “İsteğiniz göz önüne alınacak”.
Kaybetmenin o korku denizlerinde, konuşabileceği kimse yoktu Europa’da ya da başka bir yerde… Hvorostovsky, ne kadar da simgesel biriyim diye düşünmeden edemiyordu. Eski kafalı, ama yapılması gereken korkunç seçimi dile getiren… Sevilmeyecek, hep nefret ile anılacak. “Bu ben değilim, bu insan…” Ve bu insanın ne kadar zamanı vardı, Güneş Sistemi ile mutlu yaşamını sürdüren insanın ne kadar zamanı vardı?
“Bu benim değil, Güneşin oyunu… Hep onun oyunuydu, hiçbir zaman benim olmadı. Livy ölümümden sonra yayınlanacaklara ekle“.
“Elbette”.
“Şu müziğin sesini biraz daha aç ve bitiminde kısa bir süre sessizlik sağla”.
“Ne kadar bir süre?”
“Sonsuz. Sadece 1 dakika.”
*Tia Knight- Not Mine
…
Dakikalar sonra sessizliğin zamanı da dolduğunda, bilgisayar sistemi, Europa’nın en etkin haber kanalının müziği ile Hvorostovsky’i uyaracaktı.
*Tia Knight-Invisible Star Apples
…
Hvorostovsky: “Kontrolden çıkıyor, Dünya’dan cevap geldi mi?”
Livy:”Cevap vermişlerdi unuttunuz sanırım”.
Adam dalgın, dinlenmekte olduğu koltukta rahatını bozmadan: “Evet göz önüne alacaklardı, çok mutluyum Livy, garip öyle değil mi? Sormadım farz et. Eninde sonunda beni dinleyecekler, kesinlikle”.
Livy meraklı:”Sizce, Centauri’nin şansı yok mu?”
Cevabı: “Ne kadar zaman var ki!”
----------------------------------------
Planlar, Ooo Güzel Planlar
Neydi bu iki adamı birbirine rakip yapan, ne zaman ipler koptu? Planın ne? Sana asla güvenmem ki! Şimdi bu iki planın da olmayacağı ortak akılın dayatacağı bir üçüncü planın oraya çıkması ne kadar da muhtemel bir sonuçtu. Yani yapay zekâ bile öğrenirken bu kibir ne diye? Neden ısrarcı bu iki adam?
Centauri: Eris'e ulaşmak üzere iken raporunu Dünya'ya ulaştıracaktı. Yeterince ünlüydü artık, sözünün ağırlığını hissettirebileceğini biliyordu ve tabii planına güveniyordu. "İşte her şey yolunda giderse kitlesel olarak kurtulabiliriz. Amacım tahmini sürenin sonuna kadar kullanılması. Yeni gemileri öylesine değiştireceğiz ki, yaşam araçları olacaklar. Onlarla yolculuk etmek bir yana içlerinde yaşayacağız. Bunun dev bir proje olacağını biliyorum, herkes katkısını sunacak, kimse geride bırakılmayacak. En büyük katkım, bu dev gemileri hareket ettirecek enerji kaynağını sağlayacak yakıt maddesinin son dosyalarını sunmak olacaktır. Gemilerin inşasını yapabilecek güçteyiz. Dünya'daki habitat bir ölçüde bu gemiler ile aynen gelecek nesillerin korumasında yeni sistemlere taşınabilecek, ya da sefil bir yaşam yerine topluca yok olmayı göze alacağız." Yargıçların ve siyasi idarenin önüne böylesi bir dosya ile çıkmanın ne sonuç vereceğini tam kestiremiyordu Centauiri sadece. Ve sözünü söylemişti.
Dakikalar sonra Hvorostovsky'den planını destekleyen bir konuşma istenecekti. "Yeni nesil gemiler sadece taşıma amaçlı olmalı, içinde uzun yıllar yaşanacak habitat değil hızlı araçlara ihtiyacımız var. Yeni gezegene seçilen insanları taşıyıp, zaman kalırsa geri gelip yeni taşımalarda bulunmalı. Ayrıca üretim sürüp daha fazlasını ürettikçe taşıma yapılmalı. Habitat konusunda teknolojinin imkânlarına güvenmeliyiz, gerekli laboratuarlar çalışmalı. Tekrar oluşum için gerekli olanları yerinde yeniden yaratabiliriz, kök hücreler, tohumlar ve biyoloji bizim hizmetimizde, sosyal yıkımı düşünecek zamanımız yok"
Planlar aslında tartışmaya açıktı ama anlaşmaları imkânsızdı. Doğal ortam dışında yaşamın güç olduğu ortada idi. Her şey laboratuarlar ve soğuk gemiler miydi? Yaşanacak yaşam bu muydu? Ya da sosyal yıkımı düşünüp fiziksel yıkıma razı olmak mantıklı mıydı? Seçilenler kimler olacaktı, soğuk bölmelere kimler kaç yıllığına tıkılacaktı? Ooo planlar güzel planlar hareket halindeki insanlar. Daha binlerce plan yapılacaktı tabii ki. Bu iki adam toplumun ne olacağının tartışmasında idiler ve bu toplumu ilgilendiriyordu...
Centauri düşüncelerini Dünya'ya aktarabilmenin mutluluğunu yaşıyordu. Eris’e ulaştığında aklında Curie'den başkası yok gibiydi. Tüm Dünya hareket etse de aklında Europa'dan başka bir yer olamazdı. Mesaj göndermeye çalışacaktı:"Olumsuz, bağlantı kanalları kapalı."
--------------------------------------------------------
Değişim değişim
“Buna hazır mısın? Dümdüz yukarı yönde hareket eden bir yükselişten sonra, suçu bile yok etme noktalarına vardıktan sonra birilerini geride bırakmaya razı mısın? Yeterince gelişmiş olmanın kanıtı, acaba sadece hayatta kalabilmek olabilir mi?
Bir tarihçi bizden şu şekilde bahsedebilecek mi: ‘İnsanlar varlıklarını sorgulamaya başlamıştı bile. Bencil yaratıklar olup olmadıkları her seferinde denenmişti. O kadar ağır yükler altında kalmaları yetmezmiş gibi şimdi de en güvendikleri etrafında dönüp durdukları yıldızları onları ölümcül bir teste tabii tutuyordu. Titan’da, ya da Mars’ta hala o yıldızın etrafında dönüyorlardı. Ve hepsi aynı sınavı verecekti.’
Değişim değişim, elveda demeli yıldızına. Güle güle demeli yıldız son gülümsemesinden önce. Geride kimseyi bırakmamalı, sadece Güneşi. Hareket etmeli, yaşamalı, hızlanmalı…”
Prokofiev’in görüntülü gazetesinde, bu yazısı Titan’dan Dünya’ya ilgi çekecek gibiydi.
Hvorostovsky’in planını merak edenler ise artık gerçek bir hareket görmek istiyor gibiydi… Bu inanılmaz bir yıkımdı. Seçimleri insanlara nefret duyguları veriyor gibiydi. Bunların dışındaki her şey konuşulacaktı elbette, ama o soru hala olduğu yerdeydi kimseyi geride bırakacaklar mıydı?
Ve Curie, Dünya’yı düşledi o gece, müziğin o yaşatan notaları ile. Acaba son bir kez gitmeli miydi Dünya’ya,ilk sevgiyi yaşadığı yere, kim bilir…
*Joan Baez- Diamonds and Rust
----------------------------------------
Kızgın Adamlar
Onlarca toplantı yaptılar. Yüzün üstünde kişinin katıldığı toplantılardan, bir elin parmakları kadar olanlara dek. Yapay zekâlara sordular. Kadın erkek durumun ciddiyetini tartıştılar. Bilim insanlarını dinlediler, birbirlerini dinlediler. Onlar çalışan akıllardı. Hiç kimsenin tek başına aklının alamayacağı planlar yaptılar. Ellerindekileri değerlendirdiler. Birbirlerini kıskandılar, takdir ettiler, acı çektiler. Onlar kızgın adamlar onlar düşünen ve uygulayanlar.
Centauri'nin adı geçti elbette, planına ait dosyalar didik didik edildi:
Yargıç:"İlk olarak Centauri’nin sunumunu değerlendirelim… Bu Centauri, bizi tehdit edercesine bir sunum konuşması yapmış."
Senatör:"Evet hissedebiliyorum, sizce sözünü ettiği yeni maddeye ihtiyacımız var mı?"
Uzay Bilimci:"Mesafeler çok uzak, hesaplamalarımıza göre eğer hızlandırıcıları gerektiği zamanlarda kullanmazsak, bu yolculuk kendi hızında devam ederse hiç çıkmasak daha iyi olacaktır."
Senatör:"İnanılmaz, nasıl bu kadar küstah..."
Sözünü kesen bir başka senatör:"...Ve özgür olabilir."
Siyasal tarihçi:" Açıklamayı yapay zekâ sistemimden dinlemek ister misiniz?"
Kısa bir sessizlik...
Yapay zekâ:"... Ve ilgili yasaya göre bilimin korunması en öncelikli amaçtır. Bilim adamı siyasi baskılar ve emellere karşı tam bir korumadadır. Araştırmaları denetleme tamamen bilim dairelerinin kontrolündedir. Ancak bu durumda bile araştırmacının gizli tutmak istediği bilgileri olabilir, kişisel çalışmalarını gerekli gördüğü zaman yayınlar..."
Senatör:"Yani, bu adama dokunamaz mıyız?"
Mars Bilim Dairesi üyesi:"Kesinlikle, o özgür bir birey, bilim araştırmaları için sağlanan kaynakları kullanıp bize raporlar sunmakla görevli ancak bize sunacağı bilgiyi ondan zorla almanın yolu yok. Bu tip araştırmacılardan uzak durmayı tercih etmemizin sebebi tam olarak bu durumdur. Artık takım çalışmasının değeri biliniyor. Ama Europa'da durum biraz farklı olmuş. Hiç örneği yok mu? Elbette vardır ama..."
Senatör:"Peki, Centauri'yi gerçek bir planda çalışmaya ikna etmeliyiz. Bizi yanıltıcı dosyalar göndermesini istemeyiz öyle değil mi?"
Son sözü söyleyen yargıç:"O bir lider gibi davranıp bizimle işbirliği yapacaktır. Kimseyi geride bırakmamaktan bahseden birinin mantıklı bir işbirliğine açık olduğunu umuyorum. Biliyorum."
*Resim: 12 Angry Men- 12 Kızgın Adam Filminden(1957)
Kızgın adamlar ve kadınlar aralarında tartışa dursun, Güneş'teki sorunun yaşamı tehdide ne kadar sürede başlayacağı da tartışılıyordu. Bir kızıl dev olması beklenen Güneş, daha hangi aşamada teknolojilerini aşıp kaçış imkânını sona erdirebilirdi. Yani ilk darbe kaç yılda gelecekti. Manyetik alan, radyasyon ne zaman her şeyi bitirecek düzeye gelecekti. Forumlarda en revaçtaki tartışma bu gibiydi...
-----------------------------------------------
Bir Düş
Kısa uyku zamanlarını yaşamak için Europa’daki insanların çoğu gözlerini kapattı. Çoğu rüya gördü ve pek azı hatırlayacaktı. Curie yalnız kaldığı o saatlerin bir an önce bitmesini istiyordu. Bir düş düşledi. Öylesine renk dolu idi, öylesine zarif notalar vardı ki.
Dünya’dan güneşe el sallıyordu düşünde; “Biz ayrılıyoruz sevgili Güneş, seni unutmayacağız.” Kuğular ipleri ile Dünya’yı yavaş yavaş çekmeye başlayacaktı. Düş ya, Güneş gerektiği kadar ışık vermeye giderek genişleyerek devam edecekti. Sonra Eris’i geçtikten sonra Güneş’e gerçek vedalarını yapacaklardı ki dünyadan büyük bir kuyruklu yıldızın çekim alanına gireceklerdi. Bu kuyruklu yıldız, buzdan oluşmuyordu, bu bir parça Güneşti. Yeni Güneşleri canlıları hayatta tutuyor onları daha hızlı ve daha hızlı bir yolculuğa çıkartıyordu. Tek bir meşe, tek bir çocuk tek bir balina kaybetmeden…
Curie:”El sallıyorum sana güneş düşlerimde olacaksın hep. El sallıyorum sevgin için, bizden öncekileri yaşattığın için…”
Ve bir bir sahipleri ile buluşurken düşler, Curie nasıl birini görmesi gerektiğini bilerek gözlerini kapatacaktı. Sevgi düşlerine sevgi güneşlerine ve sevgiliye bir Dünya hikâyesine: Europa’da.
*Resim: Richard Earl Thompson-Bellingrath Garden
------------------------------------------------------
Eris’te
Centauri, gezegene ulaştıkları duyurusu üzerine planının hala yolunda gittiğini düşünüyordu. Gerekli olan Eris’te taraftarları ile buluşması olacaktı. Anlatılacak o kadar çok şey varken gemiden kurtulmanın sabırsızlığını hissedebiliyordu. Ancak bu o kadar kolay değildi, yolculuğun yanında getirdiği şok ve yeni ortama uyum sağlama süreçleri… Pek çok formalite ve bin yıl süreceğini düşündüğü bekleyiş.
Bu karanlıklar içinde ışık saçan binalarla donatılmış tam bir üretim üssüydü. İnsanlar bu gezegeni bir sıçrama tahtası olarak kullanmayı uygun görmüştü. Çok uzun zaman, en az 50 yıldır planlayıp inşa için sonsuz kaynak harcamışlardı. Ve işte oradaydı Eris, uzayın siyahı ve insanın ışıklarının buluşma noktası.
“Soğuk” Centauri’nin düşünlerinde bu kelime ister istemez hep yer alacaktı. O canlı renkleri ile bir yağlı boya mucizesini düşünmek isteyecekti ki aklına bir tane gelmişti bile. Bu görüntü bile gerçekten uğruna savaşılan şeylerin hatırlanması için, Dünya’yı düşlemek içindi:
*Resim: Hikmet Onat www.turkishpaintings.com/content/mod_images/painters/works/large/21_hikmet_onat_1.jpg
V. Bölüm Sonu
Her türlü yazın elinin altındaydı. İnsanlar akıllarında ne varsa aktarabiliyordu. Eski kaynaklar da yeterince güzel bir gelişim hikâyesi sunuyordu. Lakin hala bir sorun vardı: Ve bu giderek büyümekte olan bir sorundu. Medeniyetlerinin nasıl bu noktaya gelebildiğini anlamak hala çok zor bir soru gibiydi. Yaptıklarını veya yazdıklarını duyurabilenler tek kaynak olamazdı, bu bir fısıltı olmalıydı. Bu, insanların arasında yayılan bir cümle, unutulup giden biri olmalıydı.
Bağlantıyı bir anlığına kesti. Bağlı olan herkes odadan ayrılırken, Son sözlerini söylemek istiyor gibiydi. Bizimki duymasa da aralarında O’nun hakkında söylenti gibi konuşmalar almış başını gidiyordu.
“Yine tozlu raflardan birine, birilerinin anılarına gömülmüştür.”
“Bir şey arıyor ama hepimiz gibi değil.”
“Aslında bizleri bir yük gibi gördüğünü düşünmeye bile başladım.”
“Tek sevdiği o tozlar.”
…
Ve binlerce cümle birkaç saniyede, yankılanıyordu madde’nin insan eli ile kontrol edilebildiği yerlerde ve o anda bağlı olanlar arasında ve bağlanacak olanların ilk değerlendirme listelerinde. Curie ise tutkun olduğu bu adamın neler ile uğraştığından emin olamamanın acısını çekiyor gibiydi. Sadece fısıldayarak konuştuklarının duyabileceği, okuyabileceği mesajı gönderecekti: “Off Centauri neyin peşindesin, niye sana uzak yaşadığım hissinden kurtulamıyorum.”
Bu son mesajı, Centauri ve Curie’nin ortak arkadaşı olan Planck’ı daha bir düşündürüyordu. Giderek bu iki insanın çektiğinin genelde yaşanıp yaşanmadığını düşünmeden edemiyordu. Oysa o ikisi çok özel insanlardı onun için öyle ki ortada bir sorun varsa ki öyle görünüyordu, diğer fısıldanan insanlardan öte, sorumluluk duygusunu giderek artan bir biçimde hissediyordu. Curie’ye sadece onun eline geçmesini umduğu mesajını görüntülü olarak verecekti:
İzin aldığında görüntüsü Curie’nin şehirdeki çalışma ofisinin boş salonundaydı. Bu salon bomboştu. Sadece iki beyaz duvar ve iki camdan duvar vardı burada. Sadece sanal dünya ile var olan dekor istediğiniz anda değiştirilebiliyor. Güvenli girişine izin verilen sanal konuklar burayı olması gerektiği gibi görebiliyordu. Bu seferki dekor siyahın hakim olduğu, deri koltuklar ve can sıkıcı bir 20.yy ikinci yarısı nostaljik ofisti. “Sanki iş görüşmesi için geldim” derken Planck, Curie duvarda asılı duran dart oklarına bir yenisini katacaktı. Hedefin Centauri olduğuna yemin edebilecek olan konuk, söze girdi:
“Bu güzel karşılama gözlerimi yaşartıyor, Europa’da her şey karanlık mı olur bu zamanda?”
“Kendini karanlıklarda hissedenler için, evet.”
--------------------------------------
“Son mesajın ile bardak iyice taştı, uykuya daha çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlar aklıma geldi ve yine mi diye içimden geçirdim? Dünyada bulunduğum bölgede şu an karanlık zaten, o yüzden şu sorunu burada çözmekten başka bir isteğim yoktu. Hah! Ne görüyorum tasarım uzmanımız yüz yıl geri gitmiş.”
“Onu bulabileceğim zaman dilimini bana söyle Planck sevgili dostum. Okuduklarının adlarını, söylediklerini ve belki neyin peşinde olduğunu, söyle bana ki kendi bildiklerim ile karşılaştırabileyim.”
Adam, gözüne kestirdiği bir koltuğa yerleşip çok önemli bir anlaşma öncesi, ağırlığını koyan bir uzman havası verdi.
“Bilirsin benim işimde anlaşmaları yapıp gizliliğini sağlamak çok önemli.” Genç kadın umutsuzca gelecek cümleyi bekliyordu. “Yok, yok seninle gizli bir anlaşmaya girmeyeceğim maliyeti çok fazla bunun bana. Adına uygun bir araştırmacı insanın bulamadığını bulduğumu ima etmiyorum da.”
Curie bu sefer adama kızgın: “Peki söyler misin bu basit bir şey mi? Yani bir proje bir heves mi, niye durduk yerde bağlantıyı kesip o tozlarla uğraşıyor.”
Planck istediği görüntüyü camlardan birine yansıtacaktı: “Şu pencereye bak sevgili dostum, ne görüyorsun?”
Pencereden görünen Dünyanın güneşe bakan yüzüydü. “Dünya, evimiz.”
Planck ayağa kalkmış, kadının yanından geçip sırtını, dönmüş konuşmaya başlamıştı: ”Evet burada gördüğün gibi huzurlu değildi elbette, bir geçmişten kurtulup sana güzel yerleşim yerinde ulaşan ben diyorum ki Centauri uzun zamandır Europa’nın dışında geçmişte yaşamanın yollarını arıyor.”
“Hayır. O benimle mutlu olmalı, geçmiş demekten vazgeçmelisin, bu bir kuruntu, geçici bir şey olmalı.”
Adam tam sırtını döndüğünde kadın sesli bir uyarı mesajı ile irkilmişti, dehşet içindeki bir yüz ifadesiyle ve sesi titreyerek, bir şey söyleyecek oldu ki, Planck söze girdi: “Yanında ol!”
-------------------------------------
...
*The Cardigans-Communication
"Yolda, metroda çalan şarkı tıpkı bunun gibi bir şarkı idi. Yolda, Centauri'ye giderken Curie."
...
----------------------------------------------------------
O nasıl bir öfke
Bağlı oldukları sanallıkta, bir gün boyunca görülmeyeceğini söylüyordu, Centauri. Bu yaşamda geriye gitmek demek olabilirdi. Bir Europa günü boyunca kimse ile konuşmayacağını, tek bir bağlantı, tek bir ses bile duymak istemediğini ilan etmişti. Şimdi her şey anlaşılacaktı. Şimdi kimin gerçek olduğu, neyin önemli olduğu… Ve tüm gerçekliği ile soğuk yüzeydeki evine konuk alıp almayacağı ortaya çıkacaktı.
Curie’nin aklında binlerce soru, hala tam bir çözüm bulamadıkları şu birkaç dakikalık yolculuk ile giderek yoğunlaşan öfke. Öfke çünkü kendinden ayırıyordu ve diğerlerinden ayrılmasını anlasa bile, ondan ayrılmasını anlamak istemiyordu. İşte sonunda, işi iyice yokuşa sürmüş tam 1 günden söz ediyordu. Dünyadaki sevdikleri için ise 3,5 gün demekti bu. Acımasızlaşıyordu. Garipleşen diğer benzer durumdakiler bile 1 Europa günü kimse ile görüşmeyeceğini söyleyen birini duymamıştı.
Ve yolculuk sona erdiğinde, gerekli giriş kodlarını sözler ve mavi gözbebekleri ile ifade ettiğinde Curie’yi görenler “O nasıl bir öfke” demekten kendilerini alamayacaklardı…
-------------------------------------------------------
Toplumları
Birbirini izlemekten, fikirleri paylaşmaktan ve maddeyi yönetmekten zevk alan, yaşamlarını bunun üstüne kurmuş bir Dünya 21.yy son yıllarını yaşayan insan topluluğu idi bu. Pek çok fikirsel gelişim, teknoloji ile bir arada gelişmiş, kimi terk edilmiş düşünceler bile tekrar değerlendirilip, mevcut sistemler tekrar tekrar değişime uğratılmış, sonuçta insanlığın devamı sağlanabilmişti. Teknolojik gelişmeler; ekonominin işleyişini kökünden değiştirmiş, ütopya olarak görülen refah toplumuna yaklaşılmıştı.
En büyük sorun yüzyılın başında doğaya verilen kalıcı zararlar gibi görünüyordu. İnsanların çektiği acılar da hala yaşı ileri olanlarca dile getirilse de yeni sistemlerde bunlar inanılmayacak kadar korkunç olan geçmiş olarak görülüyordu. İnsan doğasında olduğu söylenen bencillik kontrol altına alınmıştı.
Özel mülkiyetin tamamen reddi olmasa da topluma değer vermek birinci kural olmuştu. Kimse topluma sırt çevirmemeliydi ancak özel seçimlerinde kimleri kaybetmek istediğinde hala özgür olabilirdi. Kimdi bu toplum, dayatıyor muydu bazı kuralları? Buna yanıt olarak sadece tercihleri size bıraktığını söyleyebilirdik. Kimseye zarar vermeyen yaşantınızla hala bir birey idiniz. Ancak sanal puanlarınız toplum için kullanıldığında bir o kadar daha puan sanal dostunuz olan toplulukça size geri dönüyordu. Bu karma gibi bir şeydi.
Böylesine özgürlük içindeydiler ama yine de yine de sorunlar insanlar için vardı. Dünya toplumları, teknolojinin sağladığı olanaklarla, beslenme ve barınma başta olmak üzere temel ihtiyaçları karşılıyordu. Ve tabii ki iletişim çağının getirdiği sanallaşma eliyle doğan bir kültürel şok ile yeniden doğan topluma katılma süreci sağlanmıştı. Güneş sisteminin sağladığı olanaklar kullanılmış kolonileşme, ekonominin yeni uğraş alanı olmayı başarmıştı. Bilim ve sanat en büyük yatırımın yapıldığı alanlardı. İnsanlar artık bilim adamlarının ve sanat dünyasındaki temel taşların adlarını isim olarak alıyordu. Takma adla bile olsa böyle çağrılmak isteyen pek çok yaşını başını almış insan vardı. Yine de Centauri gibi şüpheli davrananlar oluyordu. Sorun muydu, yoksa olması gereken mi?
İşte Centauri böylesi bir toplumdan 1 Europa gününü ayrı yaşamak istediğini söylemişti, gizli kalma hakkı hep vardı ama alışık olmadıkları bir durumdu bu. Ve belki de sorun hala insanoğlunun aklının bir köşesindeydi. Ya medeniyet yeterince iyi değilse, ya unuttukları bir şeyler varsa, ya bir felaket olacaksa?
“Bu noktalara nasıl geldik?” Curie eve adımını attığında üşüdüğünü iyice hissediyordu. Tüm ekranlarda bu cümle yazıyordu. Tek bir sevgi notu yerine bu sorgulayan düşünce… Salondaki sütunların arasında ilerlerken ve üç boyutlu ekranlarda bunu tekrar tekrar okurken… Curie sonunda tükendiğini hissetti, hayal kırıklığı içinde el yordamı ile tutunabildiği ilk sütuna yaslanıp, etrafına bakıp gözyaşı dökecekti…
-------------------------------------------------------------------------------
Tanımlandı
Bu insanın en özel anıdır, gözyaşı hala en değerli, şişelerde saklandığı zamanlardan beri en değerli… Önceden de vardı ve hala varlığını sürdürüyordu. Bir sanat eserini izlerken dökülen yaşlar bir yana, basit bir olay için değildi. Centauri’nin durumunu çok kişi, çok dost anlasa da herkesin aklında bir korku vardı: Tabii ya; yardımcı bilgisayar sistemleri, Centauri’nin tanıdıklarına, karanlık geçmişi arayanların sonuçsuz çabalarının bir sonucunu anlatıyordu. Bu kişilerin herkesi unuttukları kayıp insanlar gibi asla tekrar eski parlak günlerine dönemediklerinin hikâyelerini anlatıp duruyordu veritabanları, o Europa gününde. Kimisi dehşete kapılıyor kimi sonsuza kadar bağını donduruyor, kimi ise sadece bekliyordu.
Bilgisayar daha fazla beklemedi: Evin iç dünyasından sorumlu Zehra isimli bilgisayar sistemi her zamanki şefkatli görüntüsü ki bu opera sanatçısı Zehra Yıldız’ın hayat bulmuş hali ile yazıları ortadan yavaş yavaş kaldırdı. Bu simülasyon gerektiğinde maddesel bir hal alabilecek yeteneğe sahipti ve bunu kullanması gerektiğini tüm bu olanlar ispatlıyordu. Eğer o halde yıkılmış olduğu halde bıraksaydı Curie’yi kim bilir kimlere duygusal ve küçük düşürücü mesajlar yollayacaktı. Evet, insanlık duygulara çok önem veriyordu ancak hatalı karar almayı hoş karşılamıyordu.
“Bayan Curie, dış dünya ile bağlantı sağlamadan sizinle görüşmem emredilmişti.” Derken yere bakmakta ve ayakta zor durmakta olan Curie’ye iyice yakından sesleniyordu Zehra. Şimdi hala yere bakmakta olan Curie’nin gözlerinden akan damlalar zeminde sanki yankılanıyor gibiydi, kimseyi duyacak halde olmadığı belliydi. Ve Zehra sorumluluğu aldı ve zeminde kendini gösterdi. Ve bu Curie’nin gezegene dönüşü idi.
Soru soracaktı: “Zehra kaç dakikadır?”
Zehra yanıtladı:“10-15 dakika. Bir ömür gibi, size ulaşamayacağımı düşünmeye başlamıştım. İnsanlar yakında size sormaya başlar. Centauri’nin nerede olabileceğini biliyor musunuz?”
Kendini toparlayıp güneş ışığı istedi. Zehra “Elbette. İşte…” Salonun içine sarı beyazın karışımı ışınlar dolmaktaydı şimdi.
Zehra tekrar uyardı:” Bilim Dairesi’nden arıyorlar… Ayrıca ısrarlı bir şekilde Siyasal Tarih Bürosu sizin burada olup olmadığınızı soruyor… Unutmadan söylemeliyim Sanat Birliği çok iyi tanıdığınız iki dostunuzu destek amaçlı olarak size gönderdiğini bildirdi, birkaç dakika sonra burada olacaklarını da eklediler.”
Curie dalgın: “Fizik yasalarına göre mi?”
Zehra:”Bizzat, a unutmadan bir ön soruları var gece hologram tiyatrosu mu yoksa opera mı tercihiniz?”
Curie gülümseyerek “Bunlar başka bir şey düşünmez mi?”
Zehra gülümsemeyi yakalamanın keyfi ile “Sanırım bu bir geri dönüş, Curie”.
“Evet Zehra, söyle Bilim Dairesi’nden kim görüşme talebinde?”
“Bay Hvorostovsky”. Sessizlik. Tanımlandı.
---------------------------------------------------------
Nerede ise tamamen
Curie istediğini simülasyona gülümseyerek söyledi: “Tam 5 dakika boyunca Jüpiter görüntüsü ve güneş istiyorum Zehra, müzik eski bir şey olsun ‘Evanescence - My Heart Is Broken’ ”.
Zehra az önceki ümidi biraz kenara itmiş: “Karanlık günlere güzel şarkılar”.
Curie: ”Gerçekten, çok ağır bir yük bıraktın Centauri, şu güzellik bile, o bile…” kadehini Jüpitere kaldırdığı dakikalarını almaya başlamıştı ki bu birinin sinir krizleri geçirmesine sebep oluyordu. Ama bu adam bunu göstermeyecek kadar dikkatli biriydi. Bir tek asistanının duyabileceği şifreli mesaj ile lanet okuyordu.
“Çık karşıma seni manyak kadın, ekrana baksan bile yeter. Hemen Ada hemen kalkanlarını aşma çalışmalarına başlayın. Dediğimi duymadın sanırım Ada…”
Oysa Curie’nin kendine ayırdığı zamanın ikinci dakikasında Jüpiter ve Güneş ne harikalar sunuyordu: Neredeyse tamamen unutacaktı, döktüğü gözyaşını ki içtiği şarap ile ne de güzel giderdi.
Sadece bir yudum daha kırmızı şaraptan alıp gülecekti: “Centauri senin değerini biliyor olmalılar, ben biliyorum.”
------------------------------------------------
Veritabanı
Zehra sessizce, görünmez moda geçti. Curie'nin o dakikalara ne kadar ihtiyaç duyduğunu anlamaya çalışırken, saygı duyması gerektiğini, biri ona anlatmış olmalıydı. Sistemlerin mükemmel çalıştığından emin olmak için tüm gücünü güvenlik ve veri işlemeye yöneltti. Güvenlik için kullandığı yazılım, toplumun onayladığı kişisel hakların güvencesi için en karmaşık algoritmalar ile oluşturulmuştu. Bunun üstünde ise yapay zekâ’nın tıpkı, vahşi bir ormanda izleyen, evrimleşen bir canlı gibi hayatta kalma çalışmalarında önü açılmıştı. Yapay zekâ, toplumda saygı duyulan bir danışman, savunucu, temsilciniz gibiydi.
Zehra veritabanında kendisinin de ulaşamayacağı alanları elbette fark etmişti, en azından ipuçları buna işaret ediyordu. Sistemin gizli bir ikinci adamı, bir başka oyuncusu olduğunu ise o gün Centauri'nin verdiği son bilgi ile öğrenecekti.
Veritabanı kayıtları: Mod; analiz ve tekrar... "Zehra onca yıl benim ve dostlarımın bir parçası oldun, pek çok sırrım sende, ancak seni koruması için ve gerçekten insanlığın duymasını ertelemem gereken bilgileri ölümcül düşmanlarından koruması için ikincil bir zekâ ile çalıştım. Onu seveceksin..." Kayıt tarihi: Yıl 2092 Dünya, saat: 35:20:48 Europa
Şimdiye kadar kesin bir saldırı altında olmadığını düşünen sistem, bu mesajın değerini tüm 0 ve 1'lerde hisseder gibi, tekrar tekrar veritabanında yedeklemiş, bildiği tüm şifrelemeleri uygulamayı unutmamıştı. Belleğinde ise işe yarayacak bir biçimde, çalışmasında yönelmesi gereken noktalardan öncelikli olanı olarak bulunuyordu.
En korktuğu ise bir şekilde, verilerin sonsuzluğa karışıp yok olmasından da korkunç olan bilmediği bir sistemin erişimine sunulmasıydı. Bu sistemlerin karakteri vardı ve gereken her şeyi yapmakta kararlılığı...
--------------------------------------------
Tesla, Sina, Livy ve Zehra
Şimdi her türlü protokol, her türlü bağlantı, terk edildiğini düşündüğünüz ne varsa; her türlü kapı hepsi kontrol edilmeliydi. Zehra şimdi gerçekten bir dosta ihtiyacı olup olmadığını sorgulamak ile meşgul iken, daha önceki kısıtlı alanlardan birine erişim hakkının verildiği bilgisi gelecekti.
Tanıtım; “İsim: Tesla. Sistem Yöneticisi: Centauri. İlk görüşme için bilgiler: Sınırlı erişim port 9450, Zehra’ya verilecek kısıtlı bilgilerin bulunduğu sektör: 50129.”
Zehra, Tesla’nın sözü edilen ikincil zekânın nasıl bir yapısı olduğunu bilmese de Cetauri’nin imzasının doğru olduğuna ikna olmuş bu bilinmeyen bölge ile bağlantı kurma konusunda: “Daha kötüsü olamaz ya!” diye düşünmekten kendini alamıyordu. Bağlantıya onay verilmesi için ilgili port’a yönelmişti.
“Cevap hiç gelmeyebilir” diye düşünürken; “Merhaba, tanıştırıldık. Sadece gerekli olduğunda veri paylaşımı olacak, açacağınız sektörler bu port’tan bildirilmeye devam edecek. Merhaba Zehra. Yeni paylaşım, başlıca tehdit: Centauri’nin araştırmalarının bir başka sistemce takibi, saklanan ve istenildiği zaman açıklanacak birincil mesajın zamanından önce ele geçirilmesi, yok edilmesi.”
Zehra soru sormaktan çekinmedi: “Madem bu kadar gizli, benim niye haberim oluyor, bilmemem gerekmez mi?”
Tesla: ”Her şey, sanal dünyada olmuyor, bilirsin: Fiziksel insani gereklilikler, fiziksel donanım ihtiyaçları vb.”
Zehra: “Anlaşıldı ağır yük.”
Tesla:”Espri anlayışını ilgiyle izledim. Kullanıma açılan sektör:50130.”
Zehra biraz isteksiz, 50130 bilgiler: ”İlk yapılacaklar: 1-Araştırmaların kayıtlarına erişimlerin derhal Tesla’nın kontrolüne geçirilmesi. (Sadece Tesla izin verdiğinde kullanım hakkı için ilgili port’tan istekte bulunulabilir). 2-Curie’nin bilgisayar sistemi olan Sina ile iletişime geçip, kaybolma hikâyesinin topluma anlatılması. Olabildiğince az bilgi ile dikkat çeken bu olayın, ilerisi için ün elde etmede kullanılıp nihai hedefte kullanılması çalışmalarının koordinasyonu Sina ile yapılmalı.
Özel mesaj: Sahibi Planck:’Dünyada ilgi uyandıracak bir olay yaratmalısın Centauri…’
Özel mesaja yorum: Sahibi Centauri:’Bu yeterince iyi sanırım’. Sektör bilgisi sonu…”
Tesla:”Sadece iki sektör için yapman gereken hazırlıklar olmalı Zehra, şimdilik… Neyse boş ver”.
Bağlantı kapatıldı.
Zehra ilk olarak kendi erişimine açık olmayan ve olmayacak alanların listelerini gizleme çabasına girecekti. Ne bilip ne bilmediği gizli olmalıydı. O sözü edilen mesaj, her ne ise araştırmaların sonucu veya başlangıcı olmalıydı ki çok ağır bir karar aldı. Bunların izinsiz bir girişe uğraması durumundan şüphe duyması sebebi ile az önceki bağlantıdaki bilgilerden yola çıkarak radikal karar uygulanmalıydı. Tüm araştırma dosyalarının erişim hakkı Tesla’ya devredilmeye başlanmalıydı. Gerekli süre yaklaşık olarak hesaplandığında 20 dakika idi. Hemen başlatıldı.
Sina bağlantısı için birinci yapılacak işlemin beklenmesi ve tüm dış dünyaya yanıltıcı mesajlar verilmesi kararını aldı. Bu ilgiyi elbette arttıracaktı ancak yapılması gerekenler yapılmalıydı. Hem belki üne ün katacaktı. Sina hep bir savaşçıydı en sevdiği hologram görüntüsü ile Zehra’nın kapısına dayanmıştı bile…
Hattaki çıldıran adam ise, kendine güvenmediklerinden bekletildiği sonucunu çoktan çıkartmıştı. Bu Hvorostovsky’den başkası değildi, Bilim Dairesi Europa koordinatörü. Ve sonunda hattı terk etti. 3üncü dakikadan itibaren temsilcisi olan bilgisayar sistemine bırakacaktı bu küçük düşürücü çabasını. Temsilci bilgisayar sistemi, 3. dakikanın sonunda saldırganlaşmıştı. Livy ismindeki sistem bunu yapmaktan nefret eden bir halde hattaki bekleyişi sürdürmeye başlamıştı. Her türlü müzakere girişiminin sonuçsuz kalacağını zaten tahmin etse de Zehra’nın cevap vermesi olasılıklar içinde olduğundan çabalıyordu.
Zehra bu olanlara düşük ihtimaller vermişti ama gerçekler Tesla’yı haklı çıkartıyordu. Curie hala Jüpiter, Güneş ve sonradan istediği Satürn görüntüleri ile kendine dakikalar ayırırken, Zehra’nın bunun 20 dakika olmasını önereceğinden habersizdi, o 20 dakika çok önemliydi ve Curie’nin bir hata yapma ihtimali önlenmeliydi.
Hikâye Dışı: Okuyucu bilgisayarını uyku moduna geçirir, ikinci bölüm daha sonra nescafe ile iyi gidecektir.
I.Bölüm Sonu
----------------------------------------------------------
-II. Bölüm-
Takip, Suç, Ceza; Bir Konuşma Metni ve Centauri
‘Uzun hukuk yollarında, insanlar bir hakkı daha teslim etmekten çekincelerini ortaya koyabilmişlerdi 50’li yıllarda. Takip, yapay zekânın yetenekleri dışında kalacaktı. Sadece suç olasılığı kesine yakın bir bilgi olduğunda, onlarca hesap sonucu yargıçlar ve yargıçlara ait yapay zeka sistemleri izin verdiğinde, kişiler takip edilecekti. Bu önceleri yani 2050 öncesi suçtan korkan toplum için, düşünülmeyecek bir durumdu. Önceleri, terör ve yıkım içindeki Dünya toplumlarınca, milyarlar adına suçtan korunmak için her şey deneniyordu. Ancak yapay zekâ evrim geçiren bir canlı gibi yargıçların hizmetine girmeden önce, suç olasılıkları çok ilkel yöntemlerle hesaplanmaktaydı. Takip o zaman (2040-2050 arası) amansız yapılmıştı, çok ağır bir faturaydı ve birçok özgürlüğü, ilerisinin güzel ütopyası için zincirlerle bağlamak demekti bu. Ancak bunun dışındaki tüm seçeneklerin felaket ile biteceğini, eş zamanlı olarak pek çok sistem odasında ilkel sistemler hesapladığında hâkimler çaresiz kalmıştı. Karanlıktı ve hep öyle anılacaktı. Bilimin gelişimi ise böylesine mekanik bir Dünya’da olacaktı. Besin sorun olmaktan çıkar çıkmaz, insanlar sistem odalarına yönlendirecekti ilgilerini. Başarı bilimin miydi yoksa önlemlerin mi? Yapay zekâ ve hukuk tarihinin 2090’larda konuştuğu bu gibi... 2062 yılının ilk aylarında Güneş Sistemi’nin her yerinde, tüm iletişim araçlarında şu haber yankılanacaktı: Yapay zekâ takibi ancak bu paragrafın başında belirtildiği durumda mümkün olabilecekti.
Her şey yolunda gidiyordu. Gelişim suçu komik basit bir şey haline getirmişti. Olması mümkün görülmeyen suçlar, önceden işlenmiş olanların da gizli dosyalar halinde saklanması ile unutturuluyordu. Önceye dayanan suçluların ise tamamlanan cezaları ile 2085 yılından itibaren Güneş Sistemi’nde tek bir cezaevi kalmıştı.’
“Hepsi bu” diyerek dosyanın derhal yayınlanmasını istedi Siyasal Tarih Bürosu Europa temsilcisi. Aklında Centauri var iken bunların dilinden dökülmesinin bir nedeni olduğunu tüm Europa konuşmaya başlayacaktı. Kimse takip sevdasına tekrar girmemeliydi. Ve bu metin, bilimin tarafını tutan bir belge olarak Şubat,25,2092 Dünya Yılı ve Europa yerel saati ile 36:15:32’de veritabanlarına kaydedildi.
“Nerelerdesin Centauri?”
Onca insan ve yapay zekânın uğraştığı Centauri kimdi? Üniversite için bilim insanı jeolog, filozoflar için bir tartışmacı, opera çevreleri için libretto yazan bir kalem, konuşanlar için bir kulak, yapay zeka için keşfedilecek bir hayal gücü, dostları için hayırsız ve Curie için sevgili miydi? Ya şimdi kayıp biri…
“Fikrimi değiştirdim Zehra şu dakikaları uzatalım. Sanat Birliği’nden konuklarımı bekleme salonuna alabilirsin. Şimdi şu son 15 dakikada gördüğün beni unutmanı istiyorum, şarkıyı dinlerken bunu gerçekleştir sevgili Zehra.”
Zehra bunları duyduğunda planların yolunda gitmesi için elinden geleni yaptığından ve yetkilendirme işlemini- Tesla’ya devir- sorunsuz devam ettirdiğinden hemen şarkı seçimini yaptıydı ki müdahale Curie’den geldi: “Zehra istediğim o değil, Erase/Rewind”.
“Elbette”
*The Cardigans-Erase/Rewind
“Nerelerdesin Centauri?”
---------------------------------------------------------------------
Karanlık zamanların karanlığı
Tüm hikâyelerin, bir karanlık noktası bulunabilir iken medeniyetlerin karanlıklarında kaybolmak çok olası görünmektedir. Centauri, kendini güneşin o sevgili kollarından uzaklarda bulduğu dakikalar tam da hesapladığı gibidir. Bir sonraki durağa varmadan önce enerjiye aç ulaşım araçlarının o korkunç sesi, soğuk ile bir arada hiç iyi gitmez. O soğuk Dünya’daki gibi değildir, korunan bölümlerde yer alan insanların fiziksel olarak hissettiği bir soğuktan bahsedilmiyor burada. O soğuk evden uzak olmanın soğuğu; ruhların, beyinlerin kaybolmuşluk duygusu içinde savrulması… Yani Güneş o kadar uzakta nasıl olabilir Pluton gezegeninden sonra ilk gideceği 10. Gezegen Eris’ti.
Yolcuların dinlendiği salonda, buz kesmiş akıllarda aynı soru soruluyordu. “Benim burada ne işim var”. Yine de Centauri, kendine güzel bir hatıra ile ısınacak bir şey bulmuştu. Gittiği gezegenin, Eris’in tanımlandığı gezegen türü güzel anıları hatırlatacaktı: Dwarf planet-Cüce gezegen ve elbette Curie ile okudukları, Tolkien isimli klasik yazarın hayal dünyası. Uzun yıllar sonra bunu düşünüp biraz ısındı. Ama bekleme zamanın sonuna geldiklerinde, dudaklarından “Curie’ye mesaj: Senin için geleceğim… Gönder!”.
Şimdi soğuk yine etkilidir. Bahsedilen soğuk ve karanlık zamanların karanlığından öte bir yere yapılan yolculuk. Aklındaki bilgi öylesine baskı yapıyordu ki! Ama şimdi zamanı değildi karanlık zamanların karanlığından daha korkunç bir gelecek istenmiş miydi? Kimi suçladığının önemi yoktu, o anda sadece biliyordu.
Ve birkaç saat sonra gönderilen mesaj: Curie’ye opera’nın perde arasında ulaşmıştır. Onca olaydan sonra…
--------------------------------------------------
Oyuncular
Öylesine uzayacaktı ki yolculuk, Eris’in o uzak yörüngesi, düzenli gezegen yörüngeleri gibi değildi ve Pluto’ya uzak bir konumdaydı. İnsan, şimdiye kadar yeterince gelişmiş araçlara sahip olsa da, uzay sınırlarında daha fazlasına ihtiyaç vardı. Ve Centauri bunun için yeni nesil araçlar yapılmakta olduğunu bilen kişilerden biriydi.
Bilim Dairesi’nin özel görevlerinde yer alan çeşitli gruplara üye idi. Bu gruplar birbirinden bağımsız gibi görünse de bir şey için çabalayan ortak akılın istediği o bir şey için çabalayan konumdaydı. Tüm bu karmaşa içinden bir süreliğine uzaklaşan Centauri başına buyruk davranışının Bilim Dairesi’ni çileden çıkaracağını tahmin edebiliyordu.
O anda gülümsedi Centauri; “Hvorostovsky’in duyduğu anda yüzündeki ifadeyi görmeyi isterdim.”
Yapay zekâ ile suç olmadıkça insan takibi mümkün olmadığından bu noktaya kadar gelmeyi başarmıştı. Bilim Dairesi bile yasalardan çekinir diye düşünüyordu. Oysa Hvorostovsky basit bir oyuncu değildi. Gerekenleri yapıyordu. Tek bilmediği Centauri’nin ne kadarını nasıl bildiği idi. Ve bunun için sabrediyordu. Ayrıca yeterince dikkat çeken Centauri’nin açıklama yapmasından da çekiniyordu. Ve karanlıklar içindeki yolculuk Centauri’nin ümitleri ile devam ediyordu.
------------------------------------------------------
Centauri yolculuğu sürdürürken yanındaki bölümdeki bir başka yolcunun dinlediğini kısa bir süreliğine duyabilmişti. Adam bir çılgın gibi açmıştı sesi, bölmenin dışına taşan müzik Centauri'nin sırıtmasına sebep olacaktı.
*Iron Maiden-Stranger in a strange land
Bu nasıl bir yolculuktu. Adam şarkının bitmesi ile sanki cevap veren bir başka Iron Maiden şarkısı dinlemeye başlamıştı bile…
*Iron Maiden-The Fugitive
Sesi kısması için uyarılan yolcu, hiç de memnun değildi, ancak ses kısıldı…
-------------------------------------
Hezeyanlar, Europa’da gece
Hvorostovsky, başının dertte olduğunu hissetmişti, uzun geçecek gecenin habercisi ise Dünya ile yaptığı son konuşma idi.
“Elbette, kontrol dışına çıkacağını defalarca uyardığımız birini kullanmayı sürdürmen hataydı” bunu söyleyen kişinin her türlü tanınmama önlemleri aldığını söylemeliyiz.
Hvorostovsky yanıtladı:” Onun veya başka birinin olasılıkları önceliğim değildi, hatırlatayım. Umutsuz durumdaki bizlerin, bilsin bilmesin herkesi kullanma ayrıcalığını vermiştiniz. Ve öyle yaptım. Gerçeği anlayan bu adam yeterince işe yaradı, madde dünyasında bir devrim yaratacak bu adam. Belki kullanacağımız yakıtlar buna dayanacak. Ve belki aklımızdaki planı bilmeseydi son dosyaları da transfer edecekti.”
Dijital ses kısaca soracaktı:”Bildiğine emin misin? Nasıl olur?”
Yanıt: ”Gittiği yeri bildiğim gibi… Ve nasıl: Binlerce yıldır çözemediğimiz sorun…”
Hvorostovsky’ın bilgisayar sistemi Livy: “ Bağlantı sona erdirildi. Araştırmacı Ada’nın görüntülü mesajı…”
“Yansıt”
“Efendim, benden istediğiniz, yasa dışı olduğundan gerçekleştiremeyeceğimi bildiririm. O kalkanlara saldırı için başka birini bulmalısınız. Ve son bir not Bilim Dairesi içindeki çatışma artık sizin bile saklayamayacağınız noktada. Sizi mahvedeceğiz, emin olun ve unutmayın o yeni nesil gemiler sizin özel malınız değil…”
Livy: “Mesaj sonu”
Hvorostovsky masada ne varsa dağıtarak: “Lanet olsun sana Ada, lanet”
Ve bu hezeyanlar içinde geçecek gecenin sadece başlangıcı idi.
----------------------------------------------------
Hezeyan mı gerçek mi? Livy
Tüm bunlar nasıl olabilirdi. Bu can sıkıcı adam, nasıl olur da bir lider gibi karşısında ayağa kalkıp direnenlerin başı gibi hareket ederdi. Centauri’ye giderek nefret duyguları beslemeye başlamıştı Bilim Dairesi Europa koordinatörü. Ve bunun hayat pahasına bir mücadelede olduğunu tekrar hatırlayacaktı.
Livy karşısında, hologram modunda yapmasını isteyeceği ilk işi duymak için bekliyordu. Bu Romalı togasının içindeki hologram, görüntüsünün güven veren hali ile sanki tavsiye vermek istiyordu. Ancak Hvorostovsky, hezeyanlarının birincisi o anda yaşayacaktı.
İşaret parmağı ile işaret ederek: “Yoksa Livy sen de onların yanında mısın?”
Livy tahminlerinde yanılmamıştı: “Sizin girdiğiniz programın dışına taşmadım, yapabilir miydim? Ben Romalı Livy değilim, şifrenizi kırmak için elimden geleni yaptım tabii tahmin edebileceğiniz gibi ama merak etmeyin hizmetinizdeyim.”
“İşte, biliyordum, sizin hepinizi tanıyorum. Hahaaaha!” hezeyan değil gerçek oluyordu her şey.
Devam etti: “Siz hepiniz iyi bir rakibin değerini bilmediğimi düşünmeyin bu arada, Eris gezegeni bağlantısı için hazırlık yap, tüm kanalları temizle tek bir bağlantı olacak o da Eris ile”.
Livy maskesi düşmüş bir politikacı gibi yanıtladı: “Sizi takdir ediyorum, çok iyi bir oyuncusunuz. Bağlantı kanallarının kapatılması için son 30 saniye ve sayıyor…”
II. Bölüm Sonu
----------------------------------------------------------------
-III. Bölüm-
“Play” ve “sevgi”
Aynı gün birkaç saat önce: “Zehra, konuklarımı geçir onlarla operada görüşeceğim ve bana tamamen karanlık bir ortam, hazırla lütfen.” İstediğini alacaktı Curie… Hvorostovsky ile konuşması berbat bir tecrübeydi. Her türlü tehdidi savurup ilkel tavrı gösteren bu adamı hatırlatacak hiçbir şey duymamak için Europa’yı bile terk etmeye hazırdı. Ancak işte, karanlık istediği gibi geldiğinde aklında tek bir insan kalacaktı.
Masa lambasının soğuk beyaz ışığını istiyordu. Düğmeye ulaştığında, titreyerek açılmasını yüreğinin titremesine benzetecekti. Elini düğmeden çekip rahat koltuğa kendini bırakacaktı. Tek bir mesaj yoktu. Tek bir sevgi sözcüğü yoktu. Salondaki tek ışık kaynağını Centauri ile özdeşleştirecekti ister istemez. Hep öyle olmuştu. Ve sevgili ışık iken ne kadar güzel sözler söyleyebilirdi.
Masadaki bir şey o anda dikkatini çekecekti. Böylesi bir cihazı daha önce görmediğine emindi. Sadece üstünde yazanlardan anlamaya çalışan bir çocuk gibi ona dokundu. Bunun ne olduğunu bilmese de, kulaklığa benzeyen cihaza bağlı sol ve sağ yazılı olanları kulaklarına takacaktı. Biraz incelediğinde gerekli tuşa ulaşacaktı. “Play” ve “sevgi”... Sadece Curie'nin duyduğu, karanlıkta gözyaşı...
Hikaye Dışı: Şarkı seçmek güç. Öncekini değiştirdim. Bu sadece kulaklığı takanın duyacağı bir şarkı olsun izninizle.
------------------------------------------------
Karanlığın getirdikleri, Ada'nın kararı
Hvorostovsky ile görüşmeden önce son dakikaya kadar oyalamanın iyi olacağını Ada'nın yardımcı bilgisayar sistemi öneri olarak söylemişti ki Ada bunu uygun görmüştü. Bu sırada uzun süredir görüştüğü Bilim Dairesi'nin içindeki diğer insanların bölünmüşlüğüne hayret ediyordu. Alacağı karar belki pek çok kişinin hayatını etkileyecekti. Dürüst birisi miydi? Hvorostovsky'nin dediği gibi yapılması gereken bu muydu?
"Hayır o dosyaları saklamasının bir sebebi olmalı!" diyerek kararını vermişti. Ekranında bu sefer sevdiği adamı görmek istiyordu "Titan ile bağlantı" dediğinde sistem aramaya başladı. Çalan müzik, uzun süredir dinlediklerinden biriydi. Artık mücadele zamanı gelmişti.
*Daft Punk-Aerodynamic
"Evet doğru olanı yapıyorum, yeterince düşündüm."
Hvorostovsky'ı daha fazla oyalayamayacağını anladığında, onunla da konuşacak gücü kendinde bulacaktı:"Görüntülü mesaj:'Efendim, benden istediğiniz, yasa dışı olduğundan gerçekleştiremeyeceğimi bildiririm. O kalkanlara saldırı için başka birini bulmalısınız. Ve son bir not Bilim Dairesi içindeki çatışma artık sizin bile saklayamayacağınız noktada. Sizi mahvedeceğiz, emin olun ve unutmayın o yeni nesil gemiler sizin özel malınız değil…', mesaj sonu, Gönderilsin!"
--------------------------------------------
Ada ile Prokofiev
Ada içini dökmenin hazzını yaşarken, Titan uydusu ile bağlantı hazırdı. Prokofiev, yanı başında belirdiğinde, Ada kararını vermiş olmanın mutluluğu ile ona gülümsedi.
“Şu anda amansız bir savaşın ortasına daldım Prokofiev ve bunu anladığını biliyorum. Sadece bilmelisin çok yakında korkunç insanlarla mücadele etmem gerekecek.”
Adam her şeyi biliyormuş gibi sakin bir tavırla: “Senin doğru tarafta yer aldığını biliyorum. Her ne olursa olsun, bildiklerin kadarı ile insanlar için çabalayacağına eminim. İsmini aldığın kişi Ada Lovelace nasıl bilim aşığı ise sen de insanlara âşıksın. Ve şimdi sadece bize ayrılan birkaç dakikada dans et benimle Ada.”
*Chris DeBurgh - Lady In Red
Görüntüleri ile iki sevgili, belki bu en güzel anları, ömür boyunca unutmayacakları danslarını yapacaklardı. Gece, Europa ve Titan’da hiç bu kadar sevgi dolu olmayacaktı. O dakikalar... Onlar anlamlıydı. Savaş öncesi, çaba öncesi, sevginin ön alması… O dakikalar belki herkesin gözü onların üzerinde iken… Belki kimse onların farkında değil iken…
-----------------------------------------
Dans bitti
Zamanların en karanlık olanı öncesinde, akıllar bir şeyleri anlamak üzere iken Ada ile Prokofiev'in dansı bitti. Yine görüşeceklerinden emin ayrıldılar. Prokofiev son birkaç saniyede: "Seni izleyecekler, sana inanacaklar". Bu tam da medyanın önemini ortaya koyuyordu. İnsanlar araştırmacı olsa da hala ilk duyulanlar etkili olabiliyordu.
Ve dans bitti, opera zaten bitmişti. Ve dans bitti Curie'nin yardımcı yapay zekası Sina, hatta yerini almıştı. Ada ile görüşme talebini bildirdiğinde Prokofiev'den sonra bir dost sesi duyduğuna sevinen Ada, umudun sürdüğünü görecekti.
Curie hologramı salonuna adım attığında, ilk konuşan Curie olacaktı: "Hala neler olduğunu bilmiyorum, Centauri'nin yapmak istediğini anlamakta güçlük çekiyorum. Siz birlikte çalıştınız. Burada neler oluyor?"
Ada konuğunun açık sözlülüğünden etkilenmiş:"Centauri, bizim liderimiz gibi, Sistemde hangi gezegenlerde adı anılıyor görmek ister misin?" derken tartışma platformlarından örnekler verecekti Ada. Devam etti: "Bunlar, alanlarında otorite insanlar, Centauri'nin ortadan kayboluşu Europa'nın dışına taştı. Herkes senin sorduğunu soruyor Curie."
Curie şaşkınlığını gizleyememişti: "Bana mesaj yolladı"
Ada heyecan ile: "Sana söyledim, liderim O. Ve mücadele yeni başladı sevgili Curie."
Dans Bitti, artık yapılacaklar vardı ve Ada, Curie ile bağlantıyı koparmadan forumlara mesajlarını göndermeye başlamıştı bile. Curie, Ada'nın ardından bakarken bunun bir savaş olduğunu anlamıştı. Ada konuşmalarında şifreler kullanıyordu, dijital sesler, bozulan görüntüler, çılgınlık…
Ve dans bitti, şimdilik...
-------------------------------------------------
Ve katıldılar
Ada ortalığı iyiden iyiye karıştırmıştı. Zehra ve Sina da ortak çalışmalarını Ada’ya sunmaktan geri kalmamıştı. Gerçi tartışma Bilim Dairesi özel mesajları ile başlasa da forumlara taşması uzun sürmemişti. Bilim topluma öylesine nüfuz etmişti ki bu tartışma korku yaratmaya başlamıştı. Tabii ki yeni gemiler tartışılıyordu. Neden sır gibi yapıldıkları, kimlerin bu projede yer aldığı. Centauri’nin kim olduğu… Ve Ada’nın eli ile yeni bulunan madde’nin ilanı, en ağır darbeyi indirecekti bunu gizli tutmaya çalışanlara… Artık topluma yayılan bir ilaç gibiydi bu ki bu ilaç, kimilerine iyi kimilerine kötü gelecek gibiydi.
Ve katıldılar… Dünya’dan Valar, Valier isimleri ile anılanlar Centauri’nin kayboluşuna daha fazla sessiz kalmadılar. Ve katıldılar. Europa onları daha önce hiç bir arada görmemişti. Ve katıldılar mitolojinin isimleri ile. Pek çok uygarlığın hikâyelerindeki isimleri ile katıldılar…
Ada’nın arkasında bekleyen Curie, böylesine insanüstü bir mücadele veren bir kadın daha görmemişti. Ve katıldılar ikna olmaya ve katıldılar Centauri’nin kayboluşuna. Forumlardan dökülen gözyaşlarını, silmek için katıldılar. Ve Dünya’dan ilk kez bu kadar bir arada ayırdılar ilgi odaklarını ki katıldılar.
Ada bir an sevinç ile Curie’ye dönüp: “Biz kazanıyoruz, Centauri’yi dinlemek istiyorlar”. Curie gülümsemeye çalışarak “Evet sanırım”. İşte o anda Curie’nin hologram görüntüsünde bozulmalar oluşmaya başladı: “Sina bağlantıyı… Sinaaaa… “ görüntü kayboldu. Bir iki dakika içinde tekrar Curie ile bağlantıyı sağlayacaklardı.
Ada: “Neler oluyor Curie?”
Curie: ”Sina… Sadece Sina, korkunç bir saldırıya uğramış olduğunu bildirdi.”
Sina, sadece sesli bağlantı ile:”Beni kullanarak Zehra’ya ulaşmaya çalıştılar, sanki beni taklit eden bir sistem idi. Neyse ki bir koruyucu melek yardımıma koştu.”
Ada merakla:”Zehra mı yardım etti?”
Sina:” Hayır, daha önce hiç kendini göstermemiş bir imzası vardı, eminim sahte idi. Zaten şu anda sahte imzayı bile size bildiremiyorum bu veriye ulaşamıyorum.”
Ada, daha fazlasını sormadı:”Curie artık zamanı geliyor, Dünya, Titan, Europa, Mars… Her yerde aynı soru bu anlaşmazlık nedir? Bildiği nedir?”
Curie, Centauri’nin son mesajına bakarken gözleri dolu: “Felaket. Bundan daha açık olamazdı. Benim için geleceğini söylüyordu Ada”
Ve katıldılar Dünya’nın önde gelenleri… Ve katıldılar, yargıçlar ve sistemleri… Artık zamanı gelmişti. Olabildiğince ağır, olabildiğince sistematik katıldılar, bu tek adamın söyleyeceklerini dinlemek için katıldılar. Devasa yapay zekâları ile devasa sistem analisti orduları ile. Ve katıldılar tek bir adam için Europa’daki oyuna. Sonunda.
*Rob Dougan - Matrix Soundtrack - Clubbed To Death
III.Bölüm Sonu
------------------------------------------
IV. Bölüm
“Evet, evet… Tabii…”
Orta yaşlarını böylesine bir karmaşanın içinde geçireceğine inanmamıştı Hvorostovsky. Hep gelişim içindeki insanlığın sonunda başaracağına inandırmıştı kendini. Ve şimdi başarmanın tek yolu olduğuna emin, maceraperest genç rakibinin hamleleri ile acı olanı gerçekleştirmenin yollarını ararken bulmuştu kendini.
Eris bağlantısı daha başlamadan kesilecekti. Livy:”Dünyadaki yargıçlar ve siyasi yönetim dışında kimsenin Eris ile bağlantı kurmasına izin verilmiyor.”
Her türlü hakkı elinden alınmış gibi hisseden Hvorostovsky, Livy’e: “Kayıtlara geçsin: Centauri öylesine dik başlı, öylesine sorumsuz olmasaydı, plan işleyecekti. Kendim değil sadece seçilen kişiler için işleyecekti. Ve siz kararınızı verene kadar çok geç olacak Dünya’da gününü gün edenler. Şimdi bu adamdan duymanız gerekenler olduğunu düşünüyorsunuz, ben zaten biliyorum ve Ooo evet ben de gizli tutmaya karar verdim.”
Livy: “Kaydedildi, mesajla ilgili ne yapmalıyım” Hvorostovsky, gülme krizine tutulmuş cevabını geciktiriyordu, az önce dağıttığı masanın yanından ayrılmış Jüpiter’i izlerken, inanılmaz cümlesini söyleyecekti, bu kariyerinin sonu gibi görülebilirdi: “Forumlara dağıt. En saygınından en magazin olanına kadar, nerelerde konuşuluyorsa dağıt, şimdi Livy şimdi.”
Livy ulaşabildiği her noktaya iletti bu çılgınlığın içine bir kat daha çılgınlık katacaktı. Suç işleyen yoktu, sadece çılgınlık vardı. Duygu ve akıllarda yıkımlar oluyordu tartışmalarda.
*Prodigy- The Matrix Soundtrack - Mindfields
Son mesaj ile “Evet, evet… Tabii… Ortadan kaybolan bir adama inanmalıyız değil mi! Hvorostovsky açıkça, bizim başımızın nasıl bir belada olduğunu ilan ediyor, Centauri’ye güvenemeyiz.”
“O adam senin hayal edemeyeceğin zorluklara katlanıyor, senin için. Hvorostovsky durumun tam olarak ne olduğunu bilmiyor.”
“Kim bu adam, daha önce neden adını duymadık, sen ne biliyorsun?”
“Europa’da neler oluyor, bu rezalet bir sona götürecek mi bizi?”
“Dostum bilmiyorum ama bu adamlar ciddi. İmzalara bak, böylesi adamlar bu forumlara tenezzül etmezdi”
“Bildiğim bir şey varsa o da Centauri’nin planını desteklediğimdir, kapitalizm kalıntısı adamlardan iyi bir şey beklenemez.”
“Ooo, evet, evet… Tabii... Tüm problemleri çözdünüz sıra eski defterlerde…”
“Siz her biriniz şu anda bencillik denizinde yüzüyorsunuz.”
“ Ve bu deniz sizin hoşunuza gitmiyor”
“ Yapay zekâlarınız nerede, konuşmayacak mı hiç yargıçlar?”
Ada:” Yeni maddeye güvenin, dosyalar tamamlandığında bizim planımıza destek verin.”
“Ve insanlığın sonu gelsin”
Ada:”Kendinin sona yaklaştığını düşünüp, bencilce bir şans için her şeyi feda edecekler Hvorostovsky’e katılabilirler.”
“Nerede bu mücadele?”
“Adamım sen tamamen sistem dışısın, kafan iyi senin... Europa’da.”
Dünyadan gelen bir mesaj:”Eris’te.”
“Evet, evet… Tabii… Favorim.”
Ada:”Röportaj taleplerini ilerleyen saatlerde kabul eder sanırım, planını başarmak için önceliğini yerine getiriyor.”
“Bu adam, Centauri; gerçekten yaşayan biri mi?”
Ada:”Benim kadar.”
Curie, tartışmaya bir an sırtını döner, insanların değiştiğini görmüştür, bencillik yine her şey olmuştu ve onun için bu hiçbir şey demekti, tek dileği kalmıştı : “Centauri, Eris’te misin? Evet, evet… Tabii… Bunu tahmin ediyordun, sadece böylesine sevgi dolu olduğun için… Seni bir kez daha görmeyi umuyorum. Zehra gönder…”
Zehra: “Gönderildi, sonuç olumsuz. Eris gezegeni ile bağlantı yapılamıyor.”
Curie:”Evet, evet… Tabii… Zehra, Sadece tekrar dener misin?”
Zehra:”Evet, evet… Tabii…”
---------------------------------------------------------------
Planck, son anları
Belki de son anları yaşıyorlardı. Öyle ki herkes konuşurken, herkes bir yerlerden haber beklerken… Planck da bekliyordu. Yağmur yağıyordu İstanbul şehrine… Yıllar önce duyduğu bir şarkıyı, köşedeki “Yüzyıl Öncesi” kafesinden yükselirken tekrar duymanın garip duygularını yaşadı. Gidip, zaman tünelinde yerini almak için bir istek duydu. Tam 1 saatini burada harcayacaktı. Herkes koştururken onun gibi burada oturmayı tercih edenler de vardı. Ve tabii kafe sahibi, tartışmaların sonucunu görmeden bir şey yapılamayacağını Planck gibi biliyordu ki yeri hala açıktı.
Planck ne yaparsa yapsın Centauri’ye ulaşamamıştı. Ve kafeden ayrılır iken, “Bir daha çal Sam” diyecekti. Sam, Planck’ın yapay zekâ sistemi idi. Karanlık sokaklarda ilerlerken, şehir yaşlı ve gri iken Sam bir defa daha çalacaktı… Son anları…
*Alice Cooper- Might as well be on mars
--------------------------------------------------------------
Ruby, Dünya'yı hayal ederken
15 yaşındaki çocuğun adı Ruby'di. Planck'ın tek varlığı kızı. Daha yeni konuşmuşlardı; Ruby:"Dünya bir sonraki Baharı görmeyecek mi, her şeyin sonu böyle bir şey mi, baba?"
Planck yumruklarını sıkmış bir önceki İlkbaharı hatırlamaya çalışıyordu ki bunun farkına varılacaktı. Ruby devam etti; elinde bir fırça ile cevabı bekledi. Bu, doğrudan aklındaki sahneyi yansıtmaya, ışığı ve rengi ile bir fotoğraf gibi dijital olarak çizmeye yarayan bir tür sihirli değnek gibi bir fırçaydı. Baba, işte yavaş yavaş ortaya çıkan resim ile kızın aklından geçenin Claire Ruby'nin o renk dolu olan empresyonist dünyasından kopan bir Bahar olduğunu görecekti.
*Resim:Claire Ruby, Coach for Hire
Tam yanına kendi aklında olanı ekledi Planck. Her şey bitecekse karanlıklar içinde bitmemeliydi.
*Resim:Claire Ruby-Spring
Planck yanıtladı:” Evrende dolaşırken, soğukta hep içimizi ısıtan Dünya sona yaklaşıyor sanırım ve Ruby, evren bir daha bizim için Bahar’ın anlamını bilemeyecek. Evet, bu her şeyin sonu değil, belki insanlığın bile değil, belki bir yolu vardır, ama bahar Claire Ruby’in ve senin fırçandan çıktığı gibi bir daha gülümsemeyecek. Hazır mısın?”
Ruby, Bahar resimlerini çekip Sam’den bir istekte bulundu: “Yengeç Nebulası ve sonra pulsarın görüntüleri ile donatır mısın salonu?”
Sam: “Elbette Ruby ,Yengeç Nebulası, Pulsarı”
Ruby babasına yol gösterir gibi: “Ve şimdi, onca ışığın içinde Baharı ararken bu nebula’dan bakalım Dünyamıza”
Planck :”Keşke…”
Ruby: ”Keşke Dünya’yı felaketlerden uzağa yeniden bir güneşin renklerini yansıtması için taşıyabilsek, hak ettiği yılları alabilse mavi, asla yeterli değil.”
Planck:“Tıpkı…”
*Avril Lavigne- I Miss You/Slipped Away
Ruby:”…Tıpkı annemin yılları gibi.”
Planck:”Tıpkı gözlerindeki Bahara doyamadığım gibi sevgili kızım.” Baba ve kız Dünya’yı hayal ederken. Mevsimlerden İlkbaharı düşler iken…
-------------------------------------------------------
Ben ve zaman
“İlerlerken sizi geriye götürdüğünü düşündüğünüz zamanlar olmuş mudur? Siz zamanın gelişmeleri ile meşgul iken zamanın getirdiği ağır yükü taşıyabilir mi bu Dünya? Yeterince acı çektirdik. Daha bu yüzyılın ilk yarısında acımaya başladık. Sadece o zaman aklımıza geldi, ellerimizdekilerin tükendiği. Laboratuarlar çalışmasaydı, şimdiye kadar tüketmiştik…”
“Tek başına hareket edemeyiz, her birimiz değerliyiz öyle ki değer veren kişiler yaratmanın tek yolu bu. Tek başına karar vermek yaratıcı düşünce için güzel olsa da uygulamada atacağımız adımlar hepimizi ilgilendirdiğinden ortak akla katılacak yeni görüşler olmalı bu kararlar. Diktatörlük ve karanlık zamanların acı veren insanın güzel duygularına kayıtsız, doğayı malı sanan insanlardan farkımız olmalı. Artık evrim geçirmenin zamanı gelmedi mi? Zaman tekrar bizi geri götürmeden bu insanlara eski defterleri kapattırmanın yollarını bulmalıyız.”
“İşte tam bir yok oluş ile karşı karşıya kalsak da, geriye kalan olacaksa, kurtulanlar olacaksa tek bir gözyaşına sebep vermemeliler. Tek bir şüphe, yeni zamanın yeni insanının zehirlenmesi için yeterli olacaktır. Zaman bizi iki binli yılların ilk yarısına götürmeden size ümit vereceğim, acı olanı açıklamadan önce. Kimseyi geride bırakmamak için her şeyi yapacağım. Ben ve zaman, ters yönde koşmayacağız. Ben Centauri, merak ettiğiniz insan. Ben ve zaman sizin için çabalamanın bir yolunu bulacağız: Eris’te.”
Tesla’nın Zehra’nın kullanımına açtığı yeni sektörde, bu metnin yayılacağı zaman belirtilmişti. Ve anında tüm sisteme Zehra eli ile dağıtıldı.
Ada gözyaşlarını tutamıyordu. Birkaç dakikalığına bu konuşmayı tekrar tekrar değerlendirmek için bağlantılarını sonlandırdı. Curie ise sevdiği adamın bu düşüncelerinde kararlı davranacağını bilmenin mutluluğunu yaşıyordu. Sonunda eskiden olduğu gibi yanı başında olduğunu hayal ederek zamanının geçirebilirdi. Planck ve Ruby konuşmayı dinlerken, az önceki resimlerin arasında Centauri ve Curie’nin bir Bahar günü Dünya’yı ziyaretlerinde çekilmiş fotoğrafını izlemenin gülümsemesini yaşıyorlardı. Umut insanlar için en önemli olanlardan birisiydi ve zaman umuda düşman değil dost yapılmalıydı. Öyle ki Hvorostovsky bile umutsuz olanı seçmek konusunda bir kez daha düşünecekti.
IV.Bölüm Sonu
-----------------------------------------------------------------------------
V. Bölüm
Ne kadar zaman
Burada sözünü ettikleri nasıl bir yıkım ise geçmişini inceledikleri adamın sözü ile irkilmişlerdi. Centauri, Güneş üstünde çalışmaları ile zaten bir şekilde dikkat çekmeye başlamıştı. Güneşi takip eden uyduların verilerine sürekli erişimlerde bulunuyordu. Ancak bütün bunlar sadece sayılı kişice biliniyordu. Geniş çevrelerin dikkatini çekmemişti. Ve sonunda… Ne kadar zaman vardı? Yeni madde ne idi? Şu yeni gemiler nasıl bir kurtuluş aracı olabilirdi? Ne yapacaklardı… Evet, ne kadar, ne kadar zaman vardı?
Hvorostovsky hala ofisinde idi. Ancak kapısını aşındıranların ardı arkası kesilmeyecek gibiydi. Oysa her şey sessizlik içinde olup bitmeliydi. Planı bu değildi. “İstediği gibi olsun insanlar karar verecek, onun mantık dışı önerisini gördüklerinde planımın değerini anlayacaklar. Livy Dünya ile bağlantı kanalı açık kalsın, yargıca bildir: Eris’te müdahaleye imkân vermesinler.” Livy, az sonra onaylayan ifadeyi duygusuz bir ton ile: “İsteğiniz göz önüne alınacak”.
Kaybetmenin o korku denizlerinde, konuşabileceği kimse yoktu Europa’da ya da başka bir yerde… Hvorostovsky, ne kadar da simgesel biriyim diye düşünmeden edemiyordu. Eski kafalı, ama yapılması gereken korkunç seçimi dile getiren… Sevilmeyecek, hep nefret ile anılacak. “Bu ben değilim, bu insan…” Ve bu insanın ne kadar zamanı vardı, Güneş Sistemi ile mutlu yaşamını sürdüren insanın ne kadar zamanı vardı?
“Bu benim değil, Güneşin oyunu… Hep onun oyunuydu, hiçbir zaman benim olmadı. Livy ölümümden sonra yayınlanacaklara ekle“.
“Elbette”.
“Şu müziğin sesini biraz daha aç ve bitiminde kısa bir süre sessizlik sağla”.
“Ne kadar bir süre?”
“Sonsuz. Sadece 1 dakika.”
*Tia Knight- Not Mine
…
Dakikalar sonra sessizliğin zamanı da dolduğunda, bilgisayar sistemi, Europa’nın en etkin haber kanalının müziği ile Hvorostovsky’i uyaracaktı.
*Tia Knight-Invisible Star Apples
…
Hvorostovsky: “Kontrolden çıkıyor, Dünya’dan cevap geldi mi?”
Livy:”Cevap vermişlerdi unuttunuz sanırım”.
Adam dalgın, dinlenmekte olduğu koltukta rahatını bozmadan: “Evet göz önüne alacaklardı, çok mutluyum Livy, garip öyle değil mi? Sormadım farz et. Eninde sonunda beni dinleyecekler, kesinlikle”.
Livy meraklı:”Sizce, Centauri’nin şansı yok mu?”
Cevabı: “Ne kadar zaman var ki!”
----------------------------------------
Planlar, Ooo Güzel Planlar
Neydi bu iki adamı birbirine rakip yapan, ne zaman ipler koptu? Planın ne? Sana asla güvenmem ki! Şimdi bu iki planın da olmayacağı ortak akılın dayatacağı bir üçüncü planın oraya çıkması ne kadar da muhtemel bir sonuçtu. Yani yapay zekâ bile öğrenirken bu kibir ne diye? Neden ısrarcı bu iki adam?
Centauri: Eris'e ulaşmak üzere iken raporunu Dünya'ya ulaştıracaktı. Yeterince ünlüydü artık, sözünün ağırlığını hissettirebileceğini biliyordu ve tabii planına güveniyordu. "İşte her şey yolunda giderse kitlesel olarak kurtulabiliriz. Amacım tahmini sürenin sonuna kadar kullanılması. Yeni gemileri öylesine değiştireceğiz ki, yaşam araçları olacaklar. Onlarla yolculuk etmek bir yana içlerinde yaşayacağız. Bunun dev bir proje olacağını biliyorum, herkes katkısını sunacak, kimse geride bırakılmayacak. En büyük katkım, bu dev gemileri hareket ettirecek enerji kaynağını sağlayacak yakıt maddesinin son dosyalarını sunmak olacaktır. Gemilerin inşasını yapabilecek güçteyiz. Dünya'daki habitat bir ölçüde bu gemiler ile aynen gelecek nesillerin korumasında yeni sistemlere taşınabilecek, ya da sefil bir yaşam yerine topluca yok olmayı göze alacağız." Yargıçların ve siyasi idarenin önüne böylesi bir dosya ile çıkmanın ne sonuç vereceğini tam kestiremiyordu Centauiri sadece. Ve sözünü söylemişti.
Dakikalar sonra Hvorostovsky'den planını destekleyen bir konuşma istenecekti. "Yeni nesil gemiler sadece taşıma amaçlı olmalı, içinde uzun yıllar yaşanacak habitat değil hızlı araçlara ihtiyacımız var. Yeni gezegene seçilen insanları taşıyıp, zaman kalırsa geri gelip yeni taşımalarda bulunmalı. Ayrıca üretim sürüp daha fazlasını ürettikçe taşıma yapılmalı. Habitat konusunda teknolojinin imkânlarına güvenmeliyiz, gerekli laboratuarlar çalışmalı. Tekrar oluşum için gerekli olanları yerinde yeniden yaratabiliriz, kök hücreler, tohumlar ve biyoloji bizim hizmetimizde, sosyal yıkımı düşünecek zamanımız yok"
Planlar aslında tartışmaya açıktı ama anlaşmaları imkânsızdı. Doğal ortam dışında yaşamın güç olduğu ortada idi. Her şey laboratuarlar ve soğuk gemiler miydi? Yaşanacak yaşam bu muydu? Ya da sosyal yıkımı düşünüp fiziksel yıkıma razı olmak mantıklı mıydı? Seçilenler kimler olacaktı, soğuk bölmelere kimler kaç yıllığına tıkılacaktı? Ooo planlar güzel planlar hareket halindeki insanlar. Daha binlerce plan yapılacaktı tabii ki. Bu iki adam toplumun ne olacağının tartışmasında idiler ve bu toplumu ilgilendiriyordu...
Centauri düşüncelerini Dünya'ya aktarabilmenin mutluluğunu yaşıyordu. Eris’e ulaştığında aklında Curie'den başkası yok gibiydi. Tüm Dünya hareket etse de aklında Europa'dan başka bir yer olamazdı. Mesaj göndermeye çalışacaktı:"Olumsuz, bağlantı kanalları kapalı."
--------------------------------------------------------
Değişim değişim
“Buna hazır mısın? Dümdüz yukarı yönde hareket eden bir yükselişten sonra, suçu bile yok etme noktalarına vardıktan sonra birilerini geride bırakmaya razı mısın? Yeterince gelişmiş olmanın kanıtı, acaba sadece hayatta kalabilmek olabilir mi?
Bir tarihçi bizden şu şekilde bahsedebilecek mi: ‘İnsanlar varlıklarını sorgulamaya başlamıştı bile. Bencil yaratıklar olup olmadıkları her seferinde denenmişti. O kadar ağır yükler altında kalmaları yetmezmiş gibi şimdi de en güvendikleri etrafında dönüp durdukları yıldızları onları ölümcül bir teste tabii tutuyordu. Titan’da, ya da Mars’ta hala o yıldızın etrafında dönüyorlardı. Ve hepsi aynı sınavı verecekti.’
Değişim değişim, elveda demeli yıldızına. Güle güle demeli yıldız son gülümsemesinden önce. Geride kimseyi bırakmamalı, sadece Güneşi. Hareket etmeli, yaşamalı, hızlanmalı…”
Prokofiev’in görüntülü gazetesinde, bu yazısı Titan’dan Dünya’ya ilgi çekecek gibiydi.
Hvorostovsky’in planını merak edenler ise artık gerçek bir hareket görmek istiyor gibiydi… Bu inanılmaz bir yıkımdı. Seçimleri insanlara nefret duyguları veriyor gibiydi. Bunların dışındaki her şey konuşulacaktı elbette, ama o soru hala olduğu yerdeydi kimseyi geride bırakacaklar mıydı?
Ve Curie, Dünya’yı düşledi o gece, müziğin o yaşatan notaları ile. Acaba son bir kez gitmeli miydi Dünya’ya,ilk sevgiyi yaşadığı yere, kim bilir…
*Joan Baez- Diamonds and Rust
----------------------------------------
Kızgın Adamlar
Onlarca toplantı yaptılar. Yüzün üstünde kişinin katıldığı toplantılardan, bir elin parmakları kadar olanlara dek. Yapay zekâlara sordular. Kadın erkek durumun ciddiyetini tartıştılar. Bilim insanlarını dinlediler, birbirlerini dinlediler. Onlar çalışan akıllardı. Hiç kimsenin tek başına aklının alamayacağı planlar yaptılar. Ellerindekileri değerlendirdiler. Birbirlerini kıskandılar, takdir ettiler, acı çektiler. Onlar kızgın adamlar onlar düşünen ve uygulayanlar.
Centauri'nin adı geçti elbette, planına ait dosyalar didik didik edildi:
Yargıç:"İlk olarak Centauri’nin sunumunu değerlendirelim… Bu Centauri, bizi tehdit edercesine bir sunum konuşması yapmış."
Senatör:"Evet hissedebiliyorum, sizce sözünü ettiği yeni maddeye ihtiyacımız var mı?"
Uzay Bilimci:"Mesafeler çok uzak, hesaplamalarımıza göre eğer hızlandırıcıları gerektiği zamanlarda kullanmazsak, bu yolculuk kendi hızında devam ederse hiç çıkmasak daha iyi olacaktır."
Senatör:"İnanılmaz, nasıl bu kadar küstah..."
Sözünü kesen bir başka senatör:"...Ve özgür olabilir."
Siyasal tarihçi:" Açıklamayı yapay zekâ sistemimden dinlemek ister misiniz?"
Kısa bir sessizlik...
Yapay zekâ:"... Ve ilgili yasaya göre bilimin korunması en öncelikli amaçtır. Bilim adamı siyasi baskılar ve emellere karşı tam bir korumadadır. Araştırmaları denetleme tamamen bilim dairelerinin kontrolündedir. Ancak bu durumda bile araştırmacının gizli tutmak istediği bilgileri olabilir, kişisel çalışmalarını gerekli gördüğü zaman yayınlar..."
Senatör:"Yani, bu adama dokunamaz mıyız?"
Mars Bilim Dairesi üyesi:"Kesinlikle, o özgür bir birey, bilim araştırmaları için sağlanan kaynakları kullanıp bize raporlar sunmakla görevli ancak bize sunacağı bilgiyi ondan zorla almanın yolu yok. Bu tip araştırmacılardan uzak durmayı tercih etmemizin sebebi tam olarak bu durumdur. Artık takım çalışmasının değeri biliniyor. Ama Europa'da durum biraz farklı olmuş. Hiç örneği yok mu? Elbette vardır ama..."
Senatör:"Peki, Centauri'yi gerçek bir planda çalışmaya ikna etmeliyiz. Bizi yanıltıcı dosyalar göndermesini istemeyiz öyle değil mi?"
Son sözü söyleyen yargıç:"O bir lider gibi davranıp bizimle işbirliği yapacaktır. Kimseyi geride bırakmamaktan bahseden birinin mantıklı bir işbirliğine açık olduğunu umuyorum. Biliyorum."
*Resim: 12 Angry Men- 12 Kızgın Adam Filminden(1957)
Kızgın adamlar ve kadınlar aralarında tartışa dursun, Güneş'teki sorunun yaşamı tehdide ne kadar sürede başlayacağı da tartışılıyordu. Bir kızıl dev olması beklenen Güneş, daha hangi aşamada teknolojilerini aşıp kaçış imkânını sona erdirebilirdi. Yani ilk darbe kaç yılda gelecekti. Manyetik alan, radyasyon ne zaman her şeyi bitirecek düzeye gelecekti. Forumlarda en revaçtaki tartışma bu gibiydi...
-----------------------------------------------
Bir Düş
Kısa uyku zamanlarını yaşamak için Europa’daki insanların çoğu gözlerini kapattı. Çoğu rüya gördü ve pek azı hatırlayacaktı. Curie yalnız kaldığı o saatlerin bir an önce bitmesini istiyordu. Bir düş düşledi. Öylesine renk dolu idi, öylesine zarif notalar vardı ki.
Dünya’dan güneşe el sallıyordu düşünde; “Biz ayrılıyoruz sevgili Güneş, seni unutmayacağız.” Kuğular ipleri ile Dünya’yı yavaş yavaş çekmeye başlayacaktı. Düş ya, Güneş gerektiği kadar ışık vermeye giderek genişleyerek devam edecekti. Sonra Eris’i geçtikten sonra Güneş’e gerçek vedalarını yapacaklardı ki dünyadan büyük bir kuyruklu yıldızın çekim alanına gireceklerdi. Bu kuyruklu yıldız, buzdan oluşmuyordu, bu bir parça Güneşti. Yeni Güneşleri canlıları hayatta tutuyor onları daha hızlı ve daha hızlı bir yolculuğa çıkartıyordu. Tek bir meşe, tek bir çocuk tek bir balina kaybetmeden…
Curie:”El sallıyorum sana güneş düşlerimde olacaksın hep. El sallıyorum sevgin için, bizden öncekileri yaşattığın için…”
Ve bir bir sahipleri ile buluşurken düşler, Curie nasıl birini görmesi gerektiğini bilerek gözlerini kapatacaktı. Sevgi düşlerine sevgi güneşlerine ve sevgiliye bir Dünya hikâyesine: Europa’da.
*Resim: Richard Earl Thompson-Bellingrath Garden
------------------------------------------------------
Eris’te
Centauri, gezegene ulaştıkları duyurusu üzerine planının hala yolunda gittiğini düşünüyordu. Gerekli olan Eris’te taraftarları ile buluşması olacaktı. Anlatılacak o kadar çok şey varken gemiden kurtulmanın sabırsızlığını hissedebiliyordu. Ancak bu o kadar kolay değildi, yolculuğun yanında getirdiği şok ve yeni ortama uyum sağlama süreçleri… Pek çok formalite ve bin yıl süreceğini düşündüğü bekleyiş.
Bu karanlıklar içinde ışık saçan binalarla donatılmış tam bir üretim üssüydü. İnsanlar bu gezegeni bir sıçrama tahtası olarak kullanmayı uygun görmüştü. Çok uzun zaman, en az 50 yıldır planlayıp inşa için sonsuz kaynak harcamışlardı. Ve işte oradaydı Eris, uzayın siyahı ve insanın ışıklarının buluşma noktası.
“Soğuk” Centauri’nin düşünlerinde bu kelime ister istemez hep yer alacaktı. O canlı renkleri ile bir yağlı boya mucizesini düşünmek isteyecekti ki aklına bir tane gelmişti bile. Bu görüntü bile gerçekten uğruna savaşılan şeylerin hatırlanması için, Dünya’yı düşlemek içindi:
*Resim: Hikmet Onat www.turkishpaintings.com/content/mod_images/painters/works/large/21_hikmet_onat_1.jpg
V. Bölüm Sonu