Post by arien on Aug 31, 2006 11:06:24 GMT 3
22
Gece aydınlıktı, Xiomberg uzun süredir dark elfin kalesindeydi. "Dışarıyı unutmuşum" diye düşünürken taze havadan derin bir nefes aldı. Göl ve elf kalesi karşıdaydı. Çaldığı mücevherlerden birini çıkardı. Kıymetli taş için için yanıyor gibiydi. Tekrar cebine koydu. Artık kendini güçlü bir büyücü gibi hissediyordu.
Menelmacar uzaktan izliyordu cadıyı. Kadının bakışlarındaki ifade kendine fazla kendine güvendiğini gösteriyordu. Yüksek sesle "Çok güçlü olduğunu düşünüyorsun değil mi cadı?" dediği zaman cadının irkilmesi hoşuna gitmişti...
Çevik bir hareketle arkasına döndü. Kendini dark elf gibi göstermeye çalışan elf kızıydı bu. Gülümseyerek "Benim kaçakta buradaymış demek." Elini cebine soktu ve mücevheri kavradı.
"Evet şu bir türlü ulaşmayı beceremediğin kaçak burada. Asıl o tepeme bekçi diye diktiğin iblis kaçak güçlü (!) cadı dostum!"
Cadının eli mücevheri sıkıca kavradı, kısık sesle anlaşılmaz bir dilde mırıldanıyordu. Arkasında bir duman belirmeye başladı.
"O iblisten nasıl kurtulduğunu bilmiyorum ama bundan da kurtul bakalım."
Duman şekillenmiş insansı bir hal almıştı. Rüzgar kadar hızlıydı ve elf kızın üstüne geliyordu.
"ondan kurtulmak için birşey yapmadım sadece gücün yeterli değildi sanırım yavaş yavaş yok oldu zavallı iblisin. Bunun da sonu öyle olur herhalde. Ama nedense içimden bir ses aynı şeye karşı olduğumuzu söylüyor. Neden bu şeyi (her ne ise) bana yolluyorsun ki? Ama farketmez. Korkutmuyor beni nedense, sanırım yine gücünde bi eksiklik var cadı." derken insanımsı bir şekle bürünmüş olan duman yavaş yavaş tekrar solmaya başlamıştı. Elf kızı bir kahkaha attı... Diğer yandan içinden "Şans işte" diye geçirdi yüz ifadesine bunu yansıtmadan.
Duman elfin çevresini sarmış olarak yeniden belirdi.
Cadı tekrar gülümsemeye başlamıştı. Elf tüm vücudunun dumanla kaplandığını ve hareketinin kısıtlandığını hissetti.
"Gücüm fazla küçük elf." Derken elf kalesinden aldığı mücevheri kıza gösterdi
"Kaynağı da bu işte. Artık kolay hareket edemiyeceğine göre biraz konuşalım istersen.".
Menelmacar içinden bir küfür savurdu. Şansmış! Yine de bir tebessüm oluştu yüzünde zorla da olsa. "Eh benim istediğim de buydu zaten. Kımıldamaya da şu an için ihtiyacım olmadığına göre sorun değil benim için, hadi konuşalım."
"Güzel. Anlaştığımıza sevindim.
Şimdi sorularımı yanıtla bakalım. İblisten nasıl kurtuldun? Çünkü usta bir büyücü olmadan çıkartmaya çalıştığın zaman beynini yemesi gerekirdi ama sen hala sağsın."
Menelmacar soğuk kanlılığını koruyarak "Neden hatanı kabul etmiyorsun ki? belki şuan o elindeki şeyle gücünü arttırmış olabilirsin ama farkındaysan bana ulaşamadın bile, rüyama girecektin dimi? Ne oldu? İblise de işte o rüyalara olan oldu. Ben iblisten rahatsız olmuyordum ki çıkarayım. Bir yanlışım olursa öldürecekti beni ama çok iyi anlaşmıştık kendisiyle bilmem anlatabiliyor muyum artık güçlenmişsin!!! O elindeki şey ne? nereden buldun?” dedikten sonra “İyi olmuş böyle birşeye ihtiyacın vardı." Diye gülerek ekledi elf kızı.
Xiomberg’in yanıtı sert oldu.
Elindeki mücevheri kuvvetlice sıktı. Elf kız o anda tüm vücudu iki taş arasında eziliyormuş gibi hissetti. Baskı gittikçe artıyordu. Kemiklerinin kırılacağını hissettiği anda baskı yok oldu. Eskisi gibi artık kauçuklaşmış dumanla sarılıydı.
"Sorularıma doğru cevaplar vermezsen sivri kulak, kemiklerini una çeviririm. Şimdi tekrar ve son kez soruyorum. İblisten nasıl kurtuldun?"
Elf kızı tekrar güldü. İçinde korku vardı ama bunu iyi gizliyordu. "Neden anlamak istemiyorsun birşey yapmadım!!! Kendi tarafındakilerin kemikleriyle uğraşacağın yerde birkaç düşmanla uğraşsan fena olmaz. Ormanlarında mutlu mesut lay lay lom yaşarken o sivri kulaklı yaratıklar! yanlış kişiyle uğraştığını ne zaman fark edeceksin merak ediyorum!"
Cadı bıkkınlıkla "Anlaşılan konuşmayacaksın. Bu acı verici yöntemleri kullanmaktan nefret ediyorum ama beni mecbur bıraktın." Dedikten sonra mırıltı halinde bir kaç kelime söyledi ve yerden çıkan dallar elf kızı harket edemecek şekilde sardı. Cadı ne yapacağına karar vermiş bir ifadeyle elf kızının yanına geldi.
"Şimdi yaşayacağın tecrübeyi ölünceye kadar unutmayacaksın. A siz sivri kulaklar ölümsüzdünüz değil mi? Bunu diğerlerine anlatmayı unutma ki soru sorulduğunda cevap versinler."
Menelmacar bakışlarını cadının yüzünden ayırmadan "Nasıl istersen cadı acı birşey ifade etmiyor banim için. Ama o yaratıklara anlatacağım konusunda söz veremem. Onları görmektense burda senin saçma sapan şüphelerinle ve sonuçlarıyla boğuşurum daha iyi!"
Cadı gülümsüyordu.
Elini uzattı ve elfin alnını kavradı. Elf kız cadının parmaklarının uzadığını ve başının içinde dolaştığını hissediyordu. Birden tüm hafızasının en ince ayrıntısına kadar cadıya anlatıldığnı farketti. Cadının parmaklarının gezdiği her yerde korkunç bir acı başlıyordu. Parmaklar yüzden boyuna, göğüse ooradan kollara ve bu şekilde tüm bedenine yayıldı. artık tüm hücrelerinde acı hissediyordu. Gözleri kararmaya başlarken cadı yüzünü kendisine çevirdi.
Elfin kehribar rengi gözleri kapanıyordu yavaşça bayıldı bayılacaktı. İçinde kalan son güç kırıntısıyla bir çığlık attı. Nedeninin bilmiyordu acıdan değildi sadece içindeki bir sesti ve dışa vurdu...
Cadı elfin yanağına yavaşça vurdu. "istediğin kadar bağır küçük casus. Burada kimse yok ve daha bayılmana izin vermeyeceğim. Yo hayır daha çok erken daha devam edeceğiz.
Felagund finrod "ÇEKİL ORADAN KARANLIĞIN KÖPEĞİ!!! O işkence yaptığın kızı da bırak gitsin. Belki canını kurtarırsın o zaman." Diye güçlü bir sesle haykırdı ve soluk mavi parlayan kılıcıyla cadıya doğru ilerlemeye başladı.
Hızla arkasına dönen cadı gelen sivri kulağı görünce elindeki mücevheri ona doğru uzattı ve büyülü bir şimşek fırlattı.
"ilk önce bundan kurtul sen."
Şimşek elfin siyah göğüs zırhında patladı. Ancak büyünün etkisiyle yere yıkılan elf ayağa kalktı. Kılıcın parlaklığı artmıştı.
Şimşek cadının beklediği etkiyi yapmamıştı.Tekrar şimşek gönderdi.
"Seni öldürmesi lazımdı. ilkinden kurtuldun bir daha al."
Bu şimşekte ilki gibi kılıca doğru kaydı ve kılıçta patladı.
Felagund finrod "Büyülü bir kılıç bu cadı. Son kez söylüyorum. Elindeki kaleden çaldığın mücevheri bırak ve teslim ol. Yoksa kendini öldürteceksin bana" dedi.
Cadı "Sen mi öldüreceksin beni?" derken alayla konuşmuştu. "Sen şu casus parçasını öldür ilk önce."
Cadı köklerle bağlı duran elf kızına yaklaştı. Bir tek dokunuşla elfi saran kökler toprağın içinde kayboldu. Kendinden geçmiş elfin gözleri açıldı. Bakışları manasızdı. Xiomberg elf kızına bağırdı.
"ÖLDÜR ONU"
Elf kız aldığı emri yerine getirmek için karşısındaki elf savaşçısına doğru ilerken cadı sisler içinde yavaşça kayboldu.
Menelmacar’ın zihni anlaşılmaz bir şekilde berraklaşmış acıyı hissetmemeye başlamıştı.Ama içinde bir ses tekrar tekrar karşısındakini öldürmesini emrediyordu ve bu sesi dinlemek istiyordu elf kızı. Karşısındaki bulanık şekile doğru atıldı. Görüntü hala bulanıktı. Sonra gözleri gitgide daha iyi seçmeye başladığında Felagund finrod'u gördü ama hala saldırma isteğinin önüne geçemiyordu. İçindeki cılız bir ses cadının emriyle savaşmaya çalışıyordu ve elf kızı arada kalmıştı. Bir ileri atılıyor bir geri çekilyordu en sonunda dengesini kaybetti ve düştü. Bu onu mutlu etti çünkü zaman kazanmıştı ...
Elf lordu kararsız kalmıştı.
Menelmacar onu öldürmek için geliyordu. Elf kızının gözlerine baktı. Hala cadının büyüsüyle savaşıyordu. Bayıltmak gerekecekti elf kızını. Yere düştüğünde hemen yanına gitti ve kılıcının kabzasıyla kızın başına hafifçe vurduğunda yaşadıkları ve üstündeki büyüyle yorgun düşmüş elf kızı olduğu yere yığıldı.
Elf kızının karşı koyma gücünden mi yoksa cadının vazgeçmiş olmasından mı bilinmez içindeki ses sustu. Gevşemiş bir halde yerde yatan elf kızı gözlerini kırpıştırdı. Bu ufacık hareket bile canını korkunç yakıyordu ama tekrar kaybetmenin acısı...o bambaşkaydı....
Elf lordu yerde yatan elf kızına baktı.
Kendine gelmişti ama bitkin olduğu ve hareket edemediği belliydi. Kızı kaldırıp atına bindirdi. Kale bir saatlik mesafedeydi. Elf kızı orada kendine gelirdi. Gördüklerinden rahatsız şekilde kalenin yolunu tuttu.
23
Arién gözlerinde üzüntülü bir ifadeyle Menelmacar’ın odasından sessizce ayrıldı...
Şifacılar başından bir an olsun ayrılmıyorlardı ve zavallı kız iyileşecekti ama Arién yaşadığı acıyı düşünemiyordu bile. Bu mücevherler onların elinde olduğu sürece korumaya çalıştıkları her şey tehlikede sayılırdı...
Gece aydınlıktı, Xiomberg uzun süredir dark elfin kalesindeydi. "Dışarıyı unutmuşum" diye düşünürken taze havadan derin bir nefes aldı. Göl ve elf kalesi karşıdaydı. Çaldığı mücevherlerden birini çıkardı. Kıymetli taş için için yanıyor gibiydi. Tekrar cebine koydu. Artık kendini güçlü bir büyücü gibi hissediyordu.
Menelmacar uzaktan izliyordu cadıyı. Kadının bakışlarındaki ifade kendine fazla kendine güvendiğini gösteriyordu. Yüksek sesle "Çok güçlü olduğunu düşünüyorsun değil mi cadı?" dediği zaman cadının irkilmesi hoşuna gitmişti...
Çevik bir hareketle arkasına döndü. Kendini dark elf gibi göstermeye çalışan elf kızıydı bu. Gülümseyerek "Benim kaçakta buradaymış demek." Elini cebine soktu ve mücevheri kavradı.
"Evet şu bir türlü ulaşmayı beceremediğin kaçak burada. Asıl o tepeme bekçi diye diktiğin iblis kaçak güçlü (!) cadı dostum!"
Cadının eli mücevheri sıkıca kavradı, kısık sesle anlaşılmaz bir dilde mırıldanıyordu. Arkasında bir duman belirmeye başladı.
"O iblisten nasıl kurtulduğunu bilmiyorum ama bundan da kurtul bakalım."
Duman şekillenmiş insansı bir hal almıştı. Rüzgar kadar hızlıydı ve elf kızın üstüne geliyordu.
"ondan kurtulmak için birşey yapmadım sadece gücün yeterli değildi sanırım yavaş yavaş yok oldu zavallı iblisin. Bunun da sonu öyle olur herhalde. Ama nedense içimden bir ses aynı şeye karşı olduğumuzu söylüyor. Neden bu şeyi (her ne ise) bana yolluyorsun ki? Ama farketmez. Korkutmuyor beni nedense, sanırım yine gücünde bi eksiklik var cadı." derken insanımsı bir şekle bürünmüş olan duman yavaş yavaş tekrar solmaya başlamıştı. Elf kızı bir kahkaha attı... Diğer yandan içinden "Şans işte" diye geçirdi yüz ifadesine bunu yansıtmadan.
Duman elfin çevresini sarmış olarak yeniden belirdi.
Cadı tekrar gülümsemeye başlamıştı. Elf tüm vücudunun dumanla kaplandığını ve hareketinin kısıtlandığını hissetti.
"Gücüm fazla küçük elf." Derken elf kalesinden aldığı mücevheri kıza gösterdi
"Kaynağı da bu işte. Artık kolay hareket edemiyeceğine göre biraz konuşalım istersen.".
Menelmacar içinden bir küfür savurdu. Şansmış! Yine de bir tebessüm oluştu yüzünde zorla da olsa. "Eh benim istediğim de buydu zaten. Kımıldamaya da şu an için ihtiyacım olmadığına göre sorun değil benim için, hadi konuşalım."
"Güzel. Anlaştığımıza sevindim.
Şimdi sorularımı yanıtla bakalım. İblisten nasıl kurtuldun? Çünkü usta bir büyücü olmadan çıkartmaya çalıştığın zaman beynini yemesi gerekirdi ama sen hala sağsın."
Menelmacar soğuk kanlılığını koruyarak "Neden hatanı kabul etmiyorsun ki? belki şuan o elindeki şeyle gücünü arttırmış olabilirsin ama farkındaysan bana ulaşamadın bile, rüyama girecektin dimi? Ne oldu? İblise de işte o rüyalara olan oldu. Ben iblisten rahatsız olmuyordum ki çıkarayım. Bir yanlışım olursa öldürecekti beni ama çok iyi anlaşmıştık kendisiyle bilmem anlatabiliyor muyum artık güçlenmişsin!!! O elindeki şey ne? nereden buldun?” dedikten sonra “İyi olmuş böyle birşeye ihtiyacın vardı." Diye gülerek ekledi elf kızı.
Xiomberg’in yanıtı sert oldu.
Elindeki mücevheri kuvvetlice sıktı. Elf kız o anda tüm vücudu iki taş arasında eziliyormuş gibi hissetti. Baskı gittikçe artıyordu. Kemiklerinin kırılacağını hissettiği anda baskı yok oldu. Eskisi gibi artık kauçuklaşmış dumanla sarılıydı.
"Sorularıma doğru cevaplar vermezsen sivri kulak, kemiklerini una çeviririm. Şimdi tekrar ve son kez soruyorum. İblisten nasıl kurtuldun?"
Elf kızı tekrar güldü. İçinde korku vardı ama bunu iyi gizliyordu. "Neden anlamak istemiyorsun birşey yapmadım!!! Kendi tarafındakilerin kemikleriyle uğraşacağın yerde birkaç düşmanla uğraşsan fena olmaz. Ormanlarında mutlu mesut lay lay lom yaşarken o sivri kulaklı yaratıklar! yanlış kişiyle uğraştığını ne zaman fark edeceksin merak ediyorum!"
Cadı bıkkınlıkla "Anlaşılan konuşmayacaksın. Bu acı verici yöntemleri kullanmaktan nefret ediyorum ama beni mecbur bıraktın." Dedikten sonra mırıltı halinde bir kaç kelime söyledi ve yerden çıkan dallar elf kızı harket edemecek şekilde sardı. Cadı ne yapacağına karar vermiş bir ifadeyle elf kızının yanına geldi.
"Şimdi yaşayacağın tecrübeyi ölünceye kadar unutmayacaksın. A siz sivri kulaklar ölümsüzdünüz değil mi? Bunu diğerlerine anlatmayı unutma ki soru sorulduğunda cevap versinler."
Menelmacar bakışlarını cadının yüzünden ayırmadan "Nasıl istersen cadı acı birşey ifade etmiyor banim için. Ama o yaratıklara anlatacağım konusunda söz veremem. Onları görmektense burda senin saçma sapan şüphelerinle ve sonuçlarıyla boğuşurum daha iyi!"
Cadı gülümsüyordu.
Elini uzattı ve elfin alnını kavradı. Elf kız cadının parmaklarının uzadığını ve başının içinde dolaştığını hissediyordu. Birden tüm hafızasının en ince ayrıntısına kadar cadıya anlatıldığnı farketti. Cadının parmaklarının gezdiği her yerde korkunç bir acı başlıyordu. Parmaklar yüzden boyuna, göğüse ooradan kollara ve bu şekilde tüm bedenine yayıldı. artık tüm hücrelerinde acı hissediyordu. Gözleri kararmaya başlarken cadı yüzünü kendisine çevirdi.
Elfin kehribar rengi gözleri kapanıyordu yavaşça bayıldı bayılacaktı. İçinde kalan son güç kırıntısıyla bir çığlık attı. Nedeninin bilmiyordu acıdan değildi sadece içindeki bir sesti ve dışa vurdu...
Cadı elfin yanağına yavaşça vurdu. "istediğin kadar bağır küçük casus. Burada kimse yok ve daha bayılmana izin vermeyeceğim. Yo hayır daha çok erken daha devam edeceğiz.
Felagund finrod "ÇEKİL ORADAN KARANLIĞIN KÖPEĞİ!!! O işkence yaptığın kızı da bırak gitsin. Belki canını kurtarırsın o zaman." Diye güçlü bir sesle haykırdı ve soluk mavi parlayan kılıcıyla cadıya doğru ilerlemeye başladı.
Hızla arkasına dönen cadı gelen sivri kulağı görünce elindeki mücevheri ona doğru uzattı ve büyülü bir şimşek fırlattı.
"ilk önce bundan kurtul sen."
Şimşek elfin siyah göğüs zırhında patladı. Ancak büyünün etkisiyle yere yıkılan elf ayağa kalktı. Kılıcın parlaklığı artmıştı.
Şimşek cadının beklediği etkiyi yapmamıştı.Tekrar şimşek gönderdi.
"Seni öldürmesi lazımdı. ilkinden kurtuldun bir daha al."
Bu şimşekte ilki gibi kılıca doğru kaydı ve kılıçta patladı.
Felagund finrod "Büyülü bir kılıç bu cadı. Son kez söylüyorum. Elindeki kaleden çaldığın mücevheri bırak ve teslim ol. Yoksa kendini öldürteceksin bana" dedi.
Cadı "Sen mi öldüreceksin beni?" derken alayla konuşmuştu. "Sen şu casus parçasını öldür ilk önce."
Cadı köklerle bağlı duran elf kızına yaklaştı. Bir tek dokunuşla elfi saran kökler toprağın içinde kayboldu. Kendinden geçmiş elfin gözleri açıldı. Bakışları manasızdı. Xiomberg elf kızına bağırdı.
"ÖLDÜR ONU"
Elf kız aldığı emri yerine getirmek için karşısındaki elf savaşçısına doğru ilerken cadı sisler içinde yavaşça kayboldu.
Menelmacar’ın zihni anlaşılmaz bir şekilde berraklaşmış acıyı hissetmemeye başlamıştı.Ama içinde bir ses tekrar tekrar karşısındakini öldürmesini emrediyordu ve bu sesi dinlemek istiyordu elf kızı. Karşısındaki bulanık şekile doğru atıldı. Görüntü hala bulanıktı. Sonra gözleri gitgide daha iyi seçmeye başladığında Felagund finrod'u gördü ama hala saldırma isteğinin önüne geçemiyordu. İçindeki cılız bir ses cadının emriyle savaşmaya çalışıyordu ve elf kızı arada kalmıştı. Bir ileri atılıyor bir geri çekilyordu en sonunda dengesini kaybetti ve düştü. Bu onu mutlu etti çünkü zaman kazanmıştı ...
Elf lordu kararsız kalmıştı.
Menelmacar onu öldürmek için geliyordu. Elf kızının gözlerine baktı. Hala cadının büyüsüyle savaşıyordu. Bayıltmak gerekecekti elf kızını. Yere düştüğünde hemen yanına gitti ve kılıcının kabzasıyla kızın başına hafifçe vurduğunda yaşadıkları ve üstündeki büyüyle yorgun düşmüş elf kızı olduğu yere yığıldı.
Elf kızının karşı koyma gücünden mi yoksa cadının vazgeçmiş olmasından mı bilinmez içindeki ses sustu. Gevşemiş bir halde yerde yatan elf kızı gözlerini kırpıştırdı. Bu ufacık hareket bile canını korkunç yakıyordu ama tekrar kaybetmenin acısı...o bambaşkaydı....
Elf lordu yerde yatan elf kızına baktı.
Kendine gelmişti ama bitkin olduğu ve hareket edemediği belliydi. Kızı kaldırıp atına bindirdi. Kale bir saatlik mesafedeydi. Elf kızı orada kendine gelirdi. Gördüklerinden rahatsız şekilde kalenin yolunu tuttu.
23
Arién gözlerinde üzüntülü bir ifadeyle Menelmacar’ın odasından sessizce ayrıldı...
Şifacılar başından bir an olsun ayrılmıyorlardı ve zavallı kız iyileşecekti ama Arién yaşadığı acıyı düşünemiyordu bile. Bu mücevherler onların elinde olduğu sürece korumaya çalıştıkları her şey tehlikede sayılırdı...